- İyi misiniz? (dedi Can, kadına yakınlaşarak. Kadın kafasını hızlı bir hareketle kaldırıp buz mavisi gözleriyle Can'a bakmıştı. Can ürküp bir adım geri geldi.)
- Buradan gidin hemen! (Korkunç gözleri ile hepimize tek tek bakmıştı.)
- İyi değilsiniz, yardım edelim.
- Edemezsiniz. Bu virüs ilerliyor. Gidin buradan! (Ne virüsü? Neler oluyor?)
Köpek, kadının yanına yatmış ağlıyordu. Yardım etmemizi istediği belliydi ama ne olduğunu anlayamıyorduk.
- Sizi burada bırakmayacağız! (dedim kadına yaklaşarak.)
- Bana yardım edemezsiniz. (Bana bakan gözlerinden biri kızarmaya başlamıştı.) Gidin, lütfen. Sizi öldürmek istemiyorum. (Öldürmek mi? Dönüşüm mü geçiriyordu? Acaba öldürdüğümüzü sandığımız zombi buralarda mıydı?)
- Asel gidelim. (dedi Sinan kolumu tuttu. Can kapıdan çıktı.)
- Zombi mi saldırdı? (dedim etrafıma bakınarak.)
- Ah! (Kadının çığlığı ile hepimiz ürperdik.) Zom..zombi mi? (gülümsedi.)
- Evet, villada bize saldıran o şey neyse. (dedi Sinan.)
- O bir insan, sadece virüs vücudunu sarmış bir katil. Biraz daha durursanız burada bir katille daha tanışacaksınız.
Kadını orada bırakmak istemesek de oradan uzaklaşmak için kapıya yönelmiştik.
- Sen! Nerden buldun onu? (Kapıdan çıkmamıza fırsat vermeden bağırmıştı. Hepimiz aynı anda dönüp anlamsızca baktık.) Kolunun arkasındaki pembe yapışkandan bahsediyorum. (Bana bakıyordu. Kolumun arkasına dokunduğunda elime pembe yapışkandan geldi.)
- Ne ki bu?
- Onu nereden buldun?
- Ö..önceki villadan. Ka..kapılarda vardı.
- Bu yapışkan ne? (dedi Sinan.)
- O yapışkan, sayesinde kurtulmuşsunuz. (dedikten sonra bir çığlık daha attı, gözleri fal taşı gibi açılmış kıpkırmızı olmuştu.) Harley'e iyi bakın. (köpeği kastettiğini anlamış olacak ki Sinan köpeği tasmasından çekerek oradan çıkarmaya çalıştı. Kadın bir çığlık daha atınca köpek de korkup peşimizden gelmeye başladı. Odadan hızlıca çıkıp aşağıya indik.)
Kadının çığlıkları hala duyuluyordu. Ben ve Can kapıya hızlıca ilerlerken Sinan salonda durup bir yere bakmaya başladı. Harley koşarak kapıdan çıkmış uzaklaşmıştı.
- Sinan, ne yapıyorsun? (dedi Can, Sinan'a doğru ilerleyerek. Sinan salondaki vitrindeki bir çerçeveyi eline almış, elleri titreyerek çerçeveye bakıyordu. Can yanına yaklaşınca çerçeveyi ona gösterdi. Can şaşkınlıkla çerçeveye baktıktan sonra Sinan'a baktı.) Zeynep'in annesi mi bu yani?
- Bilmiyorum ama bu resimdeki Zeynep. (Sinan'ın cevabı karşısında şaşkına dönmüştüm, burası Zeynep'in evi miydi? Onlara yaklaşıp çerçeveye baktım. Gerçekten Zeynep'ti resimdeki, aile fotoğrafıydı. 12- 13 yaşlarında bir kız kardeşi vardı. Yukarıdaki kadın da aynı annesiydi.)
Yukarıdaki odadan kapı açılma sesi geldi, hepimiz irkilerek yukarı baktık. Kadın yavaş adımlarla merdivene yaklaştığında gözleri kan çanağına dönmüş, gözaltları mor, sarı dişleri ile gülümseyerek bize baktı. Aynı öbür virüslü gibi olmuştu. Sinan, titreyen elinden çerçeveyi düşürünce kadının gülümsemesi yok oldu.
- Bence gitsek iyi olur. (dedi Can fısıldamıştı. Kadının merdivenden inmeye başladığını fark edince biz de koşarak evden çıktık. Peşimizden geliyordu. Sokağa çıktık. Tüm hızımızla sokaklar arasında koşmaya başladık, kadın da peşimizden gelmeye devam ediyordu. Ara sokaklara dalarak izimizi kaybettirmeye çalışıyorduk, ama düşündüğümüzden akıllıydı. Ana caddeye çıktığımızda yol kenarında park etmiş olan arabayı gördük.)
- Siz hızlıca karşıya arabaya doğru gidin, ben de oyalayayım. (dedi Sinan.)
- Nasıl çalıştıracağız? (dedim nefes nefese.)
- Ben biliyorum. Hadi (dedi Can, yolun karşısına koşmaya başlamıştı. Ben de arkasından ilerledim. Sinan arkamızdan koşuyor, fakat bir yandan da silahla kadına ateş etmeye çalışıyordu. Arabanın kapıları açık, anahtarı üzerindeydi, belli ki inip direk kaçmışlardı. Sinan da kadını oyalayabildiği kadar oyalamış, arka koltuğa binmişti. Can, anahtarı çeviriyor, fakat araba çalışmıyordu.)
- Hass... (dedi direksiyona vurarak.)
- Dene biraz daha. (dedim telaşla, Sinan arka camı az indirmiş, silahla kadını bekliyordu. Can denemeye devam ediyordu ki kadın bize doğru iyice yaklaştı. Sinan, vurmaya çalıştı ama olmadı. Bir kere daha denedi vurmaya ama kurşun bitti.)
- Kurşun bitti, hadi Can! (Can iyice telaş yapmış, yüzünden terler akıyordu. Kapıları kilitledim ama kadın, benim olduğum kapıya geldi, açmak için zorlamaya başladı. O kadar güçlüydü ki kırmak üzereydi, kapıyı açamayınca cama yumruk atmaya başladı.)
- Kıracak artık, ne yapacağız? (dedim camdan uzaklaşmaya çalışarak Can'a doğru hamle yaptım.)
- Deniyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.