Sarmaşıklardan çıktığımızda bizi yine orta alan karşıladı. Sakindi, sadece bir tane virüslü vardı. O da ileride volta atıyordu. Bizi görünce bize doğru gelmeye başladı. Can silahını çıkardı.
- Yapma. (diye fısıldadı Sinan. Can'ın elindeki silahı usulca ittirdi.)
- Hayır, hayır. Bu.. doğru olamaz. (Zeynep'in sesi titreyerek virüslüye doğru bir adım attı.)
- Zeynep? (Zeynep'in kolunu tutmak için uzandığımda Sinan engelledi.)
- Bırak.
- Bu annesi değil mi? (Can, Sinan'a fısıldadı. Zeynep'in duymasını istemiyordu.)
Zeynep, virüslüye doğru adım atıyordu, bir yandan iç çekerek ağlıyordu. Virüslü de ona doğru gidiyordu, fakat garip bir şekilde o da yavaştı. Zarar vermek değildi amacı.
- Sen değilsin değil mi? (Virüslüyle artık çok yakınlardı. Virüslü ona saldırmıyor, sadece bakıyordu.) Hayır hayır... Nasıl? (Gözlerini virüslüye dikmiş ağlıyordu.) Zehra?
Hepimiz birbirimize baktık. Zehra kimdi? Annesi değil miymiş?
- Zehra mı? (dedi Sinan. Virüslü, Sinan'ın sesini duyunca ona baktı ve hırçınlaştı. Zeynep'i hızlıca itip bize doğru koştu. Yere düşen Zeynep, hayret ve dehşet içinde bize koşan virüslüye bakıyordu. Virüslü, Sinan'ın üzerine atladı. Sinan ile virüslü yere düştü ve boğuşmaya başladılar. Ben virüslüye vuracak bir şey aramaya başladım ve kendimden asla beklemeyeceğim bir şey yaparak en yakında gördüğüm bir iskeletin kolunu koparıp virüslünün kafasına sert bir şekilde geçirdim. Virüslü yere düştü ve bayıldı.) Hayır! (diye bağırarak Zeynep oturduğu yerden hızlıca kalktı. Virüslünün yanına koşarak geldi. Virüslü yerde gözleri kapalı yatıyordu.) Ablacım, uyan ne olur? Ne olur uyan. (Başında oturdu, ağlıyordu. Hepimiz ayakta onları izliyorduk. Gözlerim dolmuştu.)
- Zeynep... (Sinan, omzuna dokundu.) Ona yapabileceğin bir şey yok. Buradan çıkmamız lazım. (Zeynep, Sinan'ın elini omzundan attı.)
- Siz gidin. Ben gitmiyorum hiçbir yere.
- O, artık kardeşin değil. (dedi Can.)
- Ne diyorsun sen? (diye ayağa fırladı Zeynep. Can'ın yakasına yapıştı.)
- Abla... (virüslüden gelmişti bu ses. Hepimiz şok içinde ona doğru baktığımızda gözlerini açmış, gözlerindeki yaşlarla bize bakıyordu.)
- Efendim ablacım. (diyerek hızla eğildi yanına.)
- Abla, dediklerini yap. Git buradan kurtul.
- Hayır, seni bırakmam.
- Ben artık ben değilim. Bu virüs çok güçlü. Kaç nolur kaç kurtul.
- Hayır.
- Git lütfen. Geri geliyor, lütfen.
- Kim geri geliyor?
- Sadece... (Sesinde hırlamalar oluşmaya başlamıştı.) onun... (Güçlükle kaldırdığı işaret parmağıyla beni gösterdi. Herkes bana baktı.) yanından... ayrılma. (dedi ve gözlerinin rengi kırmızılaşmaya başladı.) Git... (derken hırlamıştı resmen.)
- Hadi. (dedi Sinan, Zeynep'in kolunu tuttu. Zeynep ağlıyordu, gözlerini kardeşinden ayırmıyordu. Eliyle bir dakika işareti yapıp kardeşini alnından öptü.)
- Seni seviyorum. (Gözleri kan çanağına dönen kardeşi artık konuşamıyordu. Ses çıkarmaya çalışsa da olmuyordu. Derken gözlerini kırpıp kafasını yerine oturturcasına gerinip yerinde doğruldu. Zeynep korkuyla ayağa fırladı. Kıpkırmızı gözlerle Zeynep'in gözlerine bakıyor ve sanki kaçmamız için bekliyordu.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionBir oyunun içine hapsolsaydın kurtulmaya mı çalışırdın yoksa yaşamaya mı? Ama ya hapsolduğunun farkında değilsen? Oyunun içine girmeye hazırlan. Kaçış yok.