Hepinize merhabaa! Çok güzel bir bölüm sonu var, lütfen yaklaştığınız zaman Sam tinnesz'in Play with fire şarkısını açın.
...
Midemdeki bulantı, bacaklarımdaki titreme, bedenimdeki üşüme ve alnımdaki soğuklukla gözlerimdeki ağır perdeyi aralamaya çalıştım.
Zihnimin gerilerinde yankılanan seslerin, daha doğrusu kendi cümlelerimin tekrarlanması başımdaki ağrıyı daha da şiddetli bir hale evirip o ağrıyı fark etmemi sağlamıştı.
Bana doğru bir çift el uzandı.
Beyaz teninin incimsi ışıltısını gece karanlığında bile görebileceğim bir eldi bu. Uzun ince parmaklar, ellerinin üzerinde bir hareketiyle fark ettiğim dövme ise gülümsememe sebep olmuştu.
Dudaklarımın arasından minik bir nefesi ciğerlerime doldurup titreyerek Denizin eline uzandım ve "Üşüyorum," diyerek kaşlarımı çatarak alnıma koyduğu şeyi ittirdim. "İyi misin?"
"Turp gibi." diyerek mal mal kıkırdadığımda gözlerimi ellerinden çekip bu sefer onu süzdüm. Saçları dağılmış, yüzüne zoraki dudaklarını hareket ettirdiği bir gülümseyiş eklemişti. Teninin arkadan gelen mum ışığıyla patlaması ise ağzımı açık bırakmıştı. Altında açık gri bir eşofman, üzerinde hiçbir şey yoktu. İçerisi sıcaktı ve klima çalışıyordu, ama aynı zamanda üşüyordum da.
"Sen niye çıplaksın?" diye sordum ona bakıp, sonra bir de kendime baktım ve dudaklarım bir miktar aralandı. Hatta bir miktarı geçtim, metrelerce aralandı.
Çıplaktım.
Çıplak sayılırdım.
Sütyen.
Kilot.
Ve uzun, yukarı çekilmiş siyah erkek çorabı."Ve ben?" diye sordum istemsizce bir gülümseme dudaklarımda peyda olurken, aklıma farklı... çok farklı şeyler gelmişti.
"Korkma sevişmedik." dedi o da ittigim bezi alnıma yeniden koyarken. "Sadece ateşin var,"
"Korktuğumu kim söyledi?" diye böldüm onu, içimdeki akrep burcu tam da şuan ortaya çıkmıştı sanırım.
Deniz durdu ve gözlerime bakarak bekledi, sonra güldü, sonra tekrar güldü. "Bu aralar fazla ateşlisin.." alnımdaki petrol mavisi kumaş parçasını tekrardan alıp ittirdim.
"Söndür?" diye mırıldanıp bakışlarımı ona diktiğimde beni duymadığı için kaşlarını çatarak bana yaklaşmıştı. "Efendim?" boğazımı temizledim hemen ve yerimde doğrularak alnıma koyduğu o lanet bezi son bir kez daha ittirdim.
Ne durumda olduğumu sorgulamaya başlayınca ufaktan mal mal gülmeyi bırakmıştım. Çünkü saçma salak bir şey olmuştu, orda neler oluyordu, Deniz hala neyle uğraşıyordu.
"Saat kaç?" diye sordum kapalı perdeler ve onun çaprazındaki muma bakarak. Oda çok güzel yasemin kokuyordu. "Bu arada benim parfümümü falan mı sıktın odaya?"
"Rahatlatması için yasemin kokulu mum.... Ha şey az ışık iyi ondan mum yaktı Yıldız hanım, belki mumun kokusudur." gülerek kafamı salladım ve bir an algıladığım şeyle ayağa kalktım.
"Yıldız hanım?"
"Ev için, yardımcı."
"Yardımcı?"
"Yardımcı."
"Evine yardımcı mı aldın?"
"Evimiz için, evet."
Kaşlarımı çatıp Bella'nın hamile olduğundaki yüz ifadesini takınarak ona baktım. "Benimle taşak mı geçiyorsun."
Deniz elindeki bezi kovaya atıp şaşkınca ayağa kalktı ve ellerini iki yana açıp güldü. "Seninle tek bir konuda taşak geçerim. O da mecazi değil gerçek anlamda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...