57 / Geçmiş

112 18 11
                                    

Bölüm şarkısı : LDR - Venice bitch

K.flay - High enough
i see red - Uh huh her
°

Kalbimin içerisinde böylesine kocaman yere sahip olmuşlardı. Sanki ellerimden bırakıp iki dakika uyutsam bir kıyamet kopacak ve onları ellerimden alacaklardı.

Öyle büyük bir sevgi öyle kocaman ve aşılmaz bir duvardı ki bu, bir kere karşına çıktığında artık onunla birlikte yaşamayı öğrenecektir. Öğrenmeliydin!

Yoksa yıllarca aynı yerde durup kök salmış bir ağacın birden kesilmesi gibi yıkık bir kovuktan farkın olmazdı. Çünkü o duvarları yıkamıyordun. İstesen de istemesen de.

Yani... En azından son 3 saattir düşündüğüm tek şey buydu.

Saat on birde uyumak için yatağa girmiştik Deniz'e, ama Afra ağlamaya başladığından beri o uyuyunca Asena uyanıyor sonra tam ikisi birden dalıyor, ama şansıma emme saatleri geliyordu.

Şuan beni sorarsanız gayet iyiyim. Ben ve iki en yakın arkadaşımla birlikte koltuğun kenarında oturarak Afra'yı emziriyorum.

Göz torbalarım!

Kendi kendime sarhoş olmuş gibi güldüğümde artık uykusuzluktan başım ağrımaya başlamıştı. "Hadi annecim uyuma ama..." tekrar gözlerini yumacakken minnacık ayağındaki çorabını çıkararak azcık gıdıkladım.

Sanki koca evde artık yalnızdım. Deniz de uyuyordu zaten iyice moralim bozulmuştu. Hayır adamın hakkını yiyemem o da kalkıp yardım ediyordu ama saat 3 ten sonra dayanamayıp uyuya kalmıştı. E o olmayınca benim de canım sıkılıyordu.

Odanın içinde akrep ve yelkovanın sesi yankılanıyordu. Gözlerim saate kaydığında sabahın altı buçuğu olduğunu fark ettim. Ne ara bu saat olmuştu? En son gece üçte Asena'yı emziriyorum ben?

Söylenmemeye çalışarak sütyenimi düzelttim ve Afra'yı da battaniyesine kundaklayarak koltuğa, yastıklardan yapılan dağın arasına sağa doğru 45° pozisyonuyla yatırdım.

Gözlerim onun o güzel yüzünde kirpiklerinde ve yumuşak olduğu her şekilde belli olan yanaklarında gezindi. "Hala uyumadın mı?" diye bir fısıltı odanın içinde tek ses olurken arkamdan belime dolanan ellerle boynumda ılık bir ten hissettim. "Üzgünüm." diye mırıldanırken yanağını yanağıma sürmüştü. "Sallanan sandalyede o kucağımdayken uyuya kalmışız."

Aklıma o görüntüleri geldiğinde istemsizce gülümseyerek "Sorun değil." diye fısıldadım. Gerçekten şuan kendimi yaşayan ölü diye tanımlayabilirdim. "Çok yorgunum." diye ekledim.

Burnunu kulak arkama sürerek beni yukarı doğru çekti. "Hadi o zaman." derken boynuma ıslak bir öpücük kondurmuştu. "Ne oldu?" dememe kalmadan beni kendine çekti ve yüzüme doğru yaklaşıp ellerinin arasına aldı. "Biliyor musun?" dudakları büzülmüş gözleri uykulu bir ifadeyle bana bakıyordu.

Biraz daha bana doğru yaklaşarak dudaklarını dudaklarıma bastırdığında ürkek ve uzun zamandır böyle şeyler yaşamamış kalbim ağzıma doğru bir yolculuğa çıkmıştı. "Hıı?" Diye mırıldandım konuşmasını beklerken. "Kokunu içime çekmeden uyuyamıyorum. Biraz uyuyabilirim ama devamı gelmiyor."

İçimdeki helikopter kulakları sağır eden cinsten sesle kalkış yaparken midem kazınmaya başlamıştı. "Tatmin edici olmuyor." gülümsedim ve aralarına bir santimden az mesafe olan dudaklarımızı yeniden buluşturdum.

Dudakları benim yuvam gibiydi. Onlara dokunduğumda içime nedenini anlayamadığım bir şekilde rahatlık geliyordu. Ve ben bu yuvadan kaçıp mükemmel bir dönüş yapmaya bayılıyordum.

AbisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin