İyi okumalar pötürcüklerim^_^
°
Kıyıyı görmeye başladığımızda çoktan Yunanistan'ın Midilli adasına gideceğimizi anlamıştım. Anasını satayım Yunanistan!
Yatı otomatik sürücü moduna aldıktan sonra elime elini geçirdi ve yatın başına doğru gitti. "Bu arada denizcilik belgen olduğunu bilmiyordum. " gülümseyerek herkes havuzluk ta otururken o beni bilerek herkesten uzağa çekip güvertenin zeminine yatarak gökyüzüne bakmaya başladı. "Her şeyimi bilemezsin." yaklaşıp elimle kafasını çevirerek bana bakmasını sağladım. "Ben seni zaten bir anda öğrenemeyeceğim için bir ömüre yaymak istedim." boynunu kaldırdı ve kafasını geriye atarak güldü.
Olum iki dakika romantik olayım dedim sıçtın içine..
"Tanımaktan kastın becerilerimi öğrenmekse evet sana bir ömür bile yetmeyebilir. Ama benim düşüncelerimi veya karakteristik özelliklerim ise zaten kendin gibi tanıdın." güldüm ve egosuna şaşkınca baka kaldım. "Dudaklarından ego akıyor."
Bakışları bu sonlu dünyada kendi sonsuz huzurumu bulmak gibiydi. Mesela gözlerinin içindeki açık yeşil otların arasında koşarken ılık şefkat rüzgarlarının saçlarımı okşayışının verdiği huzurla kahkaha atmak gibi.
Birazdan gözlerinin içindeki derin sulara gireceğim. Duygu denizine.. O denizlerde boğulmak istiyorum, o denizlerde kalıp dışarıya çıkamamak istiyorum. O denizler benim mezarım olmasın ama hep içinde kalayım istiyorum. Çok mu istiyorum?
"Seninkilerden ne aktığına bakabilir miyim? " nee dercesine suratına baktım. Gözleri sakinleşmemi ister gibi daha da açık yeşile bürünürken "Dudaklarının tadına bakmak istiyorum...." elini çeneme koyup biraz daha yukarı kaldırırken dudaklarıma odaklandı. Bu hareketi bile beni baş aşağıya etmeye yetiyordu.
Parmağıyla dudağımı okşarken biraz daha yaklaştı. "Hemde çok." sanki üzerime karabasan çökmüş gibi sessizce ona bakarken diğer eli belimin kavisine kaydı ve göz kapaklarındaki o gür ormanı usulca hareket ettirip gözlerini aralayarak arasından baktı. "Bak o zaman.." diye tuhaf yoğunlukta vücudumu ele geçirmiş hisler yüzünden dökülmüştü dudaklarımdan.
Dudaklarının kenarları biraz yukarı kayarken aramızdaki mesafeyi kapattı. Dudağımın arasına ahududu rengindeki dudaklarını oturttuğunda yattığı yerden doğrulup benim üzerime çıkmıştı. Her hareketleriyle nabzım da aynı hızla artmaya başlarken parmaklarını iki elimin bileklerini kavrayıp çaprazlamasına üst üste koydu ve kaldırarak kafamın üstüne yasladı.
Bedenimiz bir bütün haline geldiğinde öpüşmeye başladık. Konuşmak için alnını alnıma yasladı. "Kiraz.." dudaklarımda kasırga etkisi yaratarak minik ısırıklar atmaya başladığında içimden çığlık atarak kaçmak gelsede bir şey yapamadım. "Nefesimi kesiyorsun!" durmak istemeyen dudaklarımdan bir çırpıda dökülen kelimeler kulağımın içinde çınladı.
Güldüğünü gerginleşip dişlerini ortaya çıkaran dudakları sayesinde anlarken bir saniye geriye çekilse bile konuşmasına izin vermeden yarım mekik çeker gibi doğrularak dudaklarına kapandım. Arsızca dilini kullanmaya başladığında bir an öleceğimi zannettim, çok tuhaftı. Önceden düşüncesi bile midemi bulandıran bir şey şuan hoşuma gidiyordu. Dilinin ucunu kışkırtıcı bir şekilde dudağımın ucuna sürterek geri çekilirken nefesini dudaklarıma verdi. Ne yapmaya çalışıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...