Bölüm şarkısı : Haluk levent - elfida
Güzel ve seratonin hormonunuzun tavan yapacağı bir bölümle karşınızdayım bebiklerim o yüzden yıldıza dokunmayı unutmayalımmm... 💖💋🙊
°Üzerime polar pijamalarımı giyip altına yeniden çoraplarımı çektiğimde mutluydum. Sanki baharın gelişini gözlerimle izlemiş veya güneşin doğuşunu görmüş gibi içimi huzur kaplamıştı. Karlı dağlarıma güneş açmıştı.
Merdivenlerden hollaya zıplaya inerken bir çift sinirli gözle denk gelmeyi beklemiyordum. "Ne oldu? Bir şeye mi kızdın." gözlerini gözlerimden çekmeden tehditgar bir biçimde yavaşça yaklaştı. "Sen merdivenlerden kanguru gibi mi indin bana mı öyle geldi?" ciddi olduğunu gördüğüm için gülümseyerek "Yioo sana öyle gelmişş." diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştım. Neden kızıyordu ki?! Bunun için bu kadar ciddi olmasına gerek var mıydı?
Dayanamayıp ciddiliği bir kenara bırakarak kahkaha attı. "Mercan... Ya yemin ediyorum ölümüm elinden olacak ya." gülerek bana sarıldığında yavaşça aşağıya çekmeye başladı. "Hayır öyle bir şey deme." belime elini koyarak mutfağa yönlendirirken "Neyse. Bak bir daha kanguru gibi zıpladığını görmeyeceğim, uslu bir kız ol. Kanguru olma kriterlerine gitme şansın birazcık var ama o da karnında bebeğimi taşıdığın için." bebeğim mi demişti o?!
Hem gülümseyip hem gözlerimi devirerek tezgaha yöneldim ve market poşetini açtım. İçinden bir kaç minik paket pasta süsü ve glazürü görünce çığlık attım. "Deniz bunlar benim hep almak istediğim şeydi çok teşekkür ederim." arkamı dönüp kollarına atladığımda gülerek bana sarılmıştı. "Lan bu kadar mutlu olacağını bilsem ikinize de her gün alırım bir sürü şu ıvır zıvırlardan." eli sırtımdan karnıma kaydığında gülümseyerek geri çekildim. Utanıyordum. Nedeniiii. Onu bende bilmiyordum. Ama utanıyordum.
"İkimiz de teşekkür ederiz." gözlerinin içine içine baktığımda tekrar gülümseyip ona arkamı dönerek tezgaha poşettekileri döktüm. "Rica ederim." sesi mutluydu. Sanki üç saat önce kavga eden ve hıçkıra hıçkıra ağlatan o değilmiş gibi. Bende çılgınlar gibi mutluydum. Çok çocukça gelebilirdi belki ama ona pasta yapmak bile beni sevindiriyordu. Onun gözünün içine bakıp gülümseyebilmek bile büyük bir lütuftu.
Büyük bir kap çıkardığım da dolaba yöneldim ve 4 de yumurta çıkardım. Şeker kavanozunu da önüme aldım ve çekmeceye alıp bir çırpıcı aradım. Blendır erkek evinde ne arardı ki. Ellerimi yıkayıp yumurtaları beyazlarından ayırarak bir kaba beyazların bir kaba sarılarını ayırarak kırdım ve üzerine ikisine de 1 su bardağı şeker ekledim.
Onları elimdeki çırpıcıyla çırparken arkamdan Deniz yaklaşıp ellerini belime doladı ve pijama altından elini sokup karnıma koyduğunda ufak şişkinlikte gezdirmeye başladı. Bu teması içimde tuhaf şeylere sebep olurken kendimi ona ittirmemek ve bacaklarımı birbirine bastırmamak için zor tutuyordum.
Ilık eli kasıklarımda dolaşırken "Ben bir yaramazla zor uğraşıyorum acaba ikincisiyle nasıl başa çıkacağım." diye fısıldamıştı. İçimden onu da kendine aşık edersin olur biter diye fısıldasam da "Ehh senin de işin zor canıım.." dediklerimin üzerine gülerken karnımdaki elini çekip elimdeki çırpıcıyı almıştı.
Benim yerime kovadakileri bana sarılarak çırparken dudaklarını boynuma bastırarak güldü. "Katlanacağız artık." boynumu omzuma doğru geriye sarkıttığımda yüzünü görebiliyordum. "Bir zahmet." dedim ve o dikkat kesildiği kovadan gözlerini bana çevirerek tebessüm etti. Yaklaşıp burnunu burnuma sürttü ve ardından dudaklarını yavaşça dudaklarıma bastırdı. Dudaklarının her zerresini net bir şekilde hissediyordum. Sıcak ve yumuşak dokusunu canlandırıcı etkisini...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
AcciónBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...