Bölüm şarkısı : The neighbourhood - Sweather weather
L Ü T F E N O Y L A M A Y I U N U T M A!
°Ay çiçeği neydi sizce?
Güneşin onca işkencesine rağmen ona yüzünü çevirip umut bekleyerek büyüyen bir çiçek miydi dışı güzel herhangi bir bitki mi?
Bence ilki bir nebzeydi ama ikincisi hiç değildi.
Onları yalnızca suyla veya gökyüzünde yüzyıllardır var olan güneş sayesinde yetiştiremez, büyütemezdiniz ki zaten bunları yaparsanız, meyvesini de almanız imkansız hale gelirdi.
Ay çiçekleri emek isterdi, sevgi isterdi, sorumluluk isterdi yaa....
Ben bir ay çiçeğiydim.
Dudaklarım, ağzım, dilim komple yaz ayında susuz kalmış toprak gibi kurak kalmıştı. Ve ben o kurak toprağın arasında büyümek isteyen ama tam tersine kuruyarak boynunu büken bir ay çiçeğiydim.
Köklerim su bulmak ümidiyle yanıp tutuşarak toprağın daha da derinlerine inmeye çalışıyordu ama nafileydi, benim kaderim burda kurumakla yükümlüydü.
Gelip birisi beni sulamadığı sürece.
Ve gelip beni sulayan tek kişi Deniz'di.
Ama şöyle bir sorun vardı ki Deniz beni tuzlu suyla suluyordu ve ben deliler gibi sevinerek onu sahipleniyordum, onun bana zarar verdiğini fark edemiyordum bile!
İşte o beni tuzlu suyla suladığında heyecanlanıp güneşin kavurucu sıcağını umursamamıştım. Ama ne zaman sulayıp benden uzaklaşarak gittiğinde ben daha çok susmaya başlıyordum, o zaman ona daha çok ihtiyaç duyarak ardından ağlıyordum. Ama o gitmişti.
Gözlerimi penceredeki damlalara diktim. Etrafımda bu kadar sevinebileceğim mutlu olabileceğim şey varken ben neden hala bu kadar yıkık durumdaydım? Niye böyleydim?
Derin nefesimi alıp verirken kollarımı sararak oturduğum yüzümü de cama yasladığım için pencerede buğu oluşmuştu. Dışarısı en az kalbim kadar bir anda soğumuş evin içerisi ise gerginlikten terleyerek ısınan ellerim gibi ılıktı.
Dün gece olanları düşündüm.
Nasıl yine yalanlar savurduğumu. Neler neler uydurduğumu.
...
Arkamı dönmeye çekiniyor ne yapacağımı bilemiyorum. Ona ne demeliydim?
"Deniz?" diye mırıldandım arkamı dönmeye korkarak. "Mercan? Sevgilim benden bir şeyler gizlemeni istemiyorum."
Arkamdan gelip yanıma oturduğunda kucağında Afra da vardı. "Telefonumla ne yapacaktın?" diye sorduğunda sesi aşırı güzel çıkmıştı. Her tınısı ninni gibi...
Ama bu ninni içimdeki vaveylaları susturmadı.
"Hasanın numarasını alacaktım." dedim birden bire. Bu neyin nesiydi bilmiyorum yalan söyleme ihtiyacı duymuştum. "Neden peki?" gözlerimi yaramazlık yapmış küçük çocuk gibi parmaklarıma dikmiştim. Bu halimden kırk kilometre öteden bile ne durumda olduğumu anlayabilirdiniz.
"Çünkü," susmuştum. Susmak zorundaydım. Ne söyleyecektim ki zaten. Bu kötü fikri hangi yalan örtbas edebilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...