Bölüm şarkısı : Yüzyüzeyken Konuşuruz - Sandal
°
Önümde iki yol vardı. Taşlı ve karanlı iki yol...
Biri her zaman tehlikenin yanında, Denizin aklına ve ruhuna uyabilecek karanlık gece rengini kanında bile taşıyan kadın. Diğeri ise hep iyiliğin, saflığın, ve masumluğun yanında olan beyaz rengini kullanmayı seven küçük kız çocuğu.
Sanki ikisi de Mercan'dı. Sanki ikisini de bünyemde taşıyorum.
Evet eskiden beyaz renk ruhumu temsil eder diye düşünür çok severdim, hep iyiliği düşünür kimseye zarar gelmemesini isterdim A-M-A Deniz sanki benim için bir milat olmuştu ve bu küçük kız çocuğunu karanlık bir kadına çevirmişti. İçimde kalbimin ortalarında bir yerlerde o kız çocuğundan bir parça olduğunu bilmek bile beni rahatlatırken, bu düşüncenin arkasına saklanıp o kadına daha çok alışıyor , benziyordum. Yani o kız çocuğunun varlığında ki gölgede ruhumu rahatlatırken ,onu aldatarak daha da karanlık birisine bürünüyordum.
Hangisinin benim ve karnımdaki iki minik adına iyi olacağını bilmediğim için onları düşünerek bilmediğim bir yolda ilerlemeye son verdim. İçimde bir canavar yaşıyordu. Bu karanlık kadına daha çok yaklaşıp beni tamamen o kadından yapmaya çalışan bir canavar... Ve bu içten içe lanet olsun ki istediğim bir şeydi. Tabi ki de bunu bilinçli bir şekilde istemiyordum! Ama içimde ona karşı koyamadığım bir çekim gücü vardı.
Akın arabadan birden indi ve arka tarafa dolanarak Hasan'la yer değiştirdi. Ecem Akın'ın kucağına otururken Deniz'de attığım çığlık yüzünden arabaya binmişti. Karnımdaki kasılmalar eşliğinde Deniz'in kucağına oturdum ve kapıyı kapattım. "Nereye gidiyorsun? Bu durumda evler olmaz." diye Deniz bıkkın bir şekilde Akın'a fısıldarken acıdan dolan gözlerimi arabanın hızlı gidişi yüzünden ağaçların bir bir kayboluşuna dikmiştim. "Abi tabi ki de Kaya'ya."
Konuşmaya hiç mecalim yoktu. Zaten konuşursam susamazdım. İlk olarak çığlık çığlığa ağlar kendimi sakinleştirmeye çalışırdım. İkinci ise daha demin o binada olanları ve o kim olduğunu bilmediğim adamın bizimle derdinin ne olduğunu sorardım. Son olarak eve gidip sakinleşmek yerine neden Kaya adında birine gittiğimizi sorardım.
Deniz'in elleri karnıma kayıp kasıklarımda durduğunda şişkinliği ovaladı. "Mercan sen iyi misin." sesi sakin çıksa bile tedirginliğini hissediyor bana temkinli yaklaşmaya çalıştığını fark ediyordum. Gözlerimi kırpıştırıp kafamı boynuna yasladım. "Hıhı sadece biraz sakinleşmeme izin ver." Deniz saçlarımdan öperken Hasan oflayarak "Sülalesini siktiğimin amcık kafalısı çok kalabalıktı, Allahtan binaya girmeden geliyor olduğunu öğrendik de çıktık." gözlerimi açarken Deniz bir elini belimden çekip Hasan'a sus der gibi kaldırdı."Sırası değil. Sonra hallederiz hele bir Kaya'ya varalım."
Arabadan çıt çıkmazken ellerim titriyordu. Akın arabayı ana yola giden otobandan dağ yoluna benzer bir yere doğru çıkan ormanlık bir çapağa saptı. "Nereye gidiyoruz?" Ecem içimden geçen soruyu sorunca bakışlarımın yoğunluğunu Deniz'e çevirdim. Zaten küçük bir bedenim vardı gerçi son zamanlarda davul gibi öne şişen bir karnım vardı ama onu saymıyordum.
"Aşkım ,manolyam bizim dağ evi var oraya Kaya diyoruz dış görünüşünden dolayı , oraya gidiyoruz şimdi de." Akın aşkısına açıkladığında Deniz'in yosun kaplı gözleri kalbimi eritmekle meşguldü. Karnımda ki tekmeler nabzı gibi atıp durmazken ben alışmıştım o yüzden umursamadım. Islak, dolgun ve vişne çürüğü rengindeki şekilli dudaklarına , ok gibi uzun ve kıvrık kirpiklerinin altında gölgelenen çekik gözlerine baktım. Yüzümün dibinde olan yüzünün altın oranını incelememek mümkün değildi ki! Aklıma az önce o ıslak dudakların her yerimde dolaştığı anlar geldiğinde yüzümü başka yöne çevirdim ve gözlerimi kapatarak yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...