Hepinize hellö! Bombastik yeni bir bölümle karşınızdayım aşkitoperipellalarım! Bölüm sonunda lütfen anama avradıma fazla sövmeyin olur mu? Yaşayacakların bu denli U dönüşü yapacağını hiçbirimiz tahmin etmiyorduk. O yüzden özür dilerim ve iyi okumalarr🥰
...
"Dövmen güzelmiş." dedim soğuk kanlı kalmaya çalışarak, kafasını sallayıp bana baktı. "Senin gibi. Zehirli güzelliğiyle görenleri etkileyen bir yılan."
"Ne duruyorsun?" diye sordum bu sefer de, tetikteydim her an gelebilme ihtimali olan birisi için, ama arka bahçenin en derin en uzak kısmındaydık, o yüzden kimse yoktu gelmezdi de.
"Bilmem, seni öldürmemi mi isterdin?" diye sordu, gülümseyerek ona bir adım attım, bu kadar rahat olmamın sebebi belimdeki silahtı, bollaştırdığım gömlekle gizlediğim silah. Benim silahım.
"Beni istesen bile öldüremeyeceğini ikimiz de biliyoruz." dedim kendimden emin bir biçimde. "Malum senden de yüksekte birileri var, eğer o başını bedeninden ayırmak istemiyorsan bir tetiğine bakar ama sanmıyorum..."
"Ellerini havaya kaldırır mısın güzellik?" diye silahını bedenimde uzaktan hareket ettirdi, "Tabi?" diyerek ona doğru yürüdüm ve ellerimi havaya birazcık kaldırdım. "Yaklaş bana," diye fısıldadı ve elini bana doğru uzatıp karnıma, ardından sutyenimin arasındaki lisede telefon gizlediğim kısıma sürttü. Kaşlarımı çatıp gülümsediğimde "Tecrübe." dedi ve sırıtarak sağa doğru silahla "Şimdi ikile."
Kaşlarımı hafifçe havaya kaldırıp hızlı bir hareketle belimdeki silahı almak için elimi arkaya attım ve silahın tetigine parmağımı geçirerek adama doğrulttum, "Ne dedin anlamadım?" diye sorup radarından kurtulduğumda eğilip beklemediği bir anda hızlı olmanın sayesinde arkasına geçmiş, diz kapağının biraz üstüne sorun yaratmayacak kadar ama şuanda ayağa da kalkamayacağı şekilde ateş etmiştim. Ön bahçedeki çatışma sesinden benim silahım duyulmamıştı bile.
"Sesini duyamadım sanırım konuşmadın?" diyerek güldüm ve topuklu botumu silah olan elinin bileğine koyarak hafifçe bastırıp yukarıdan ona baktım. Ardından eğilip elindeki silahı aldım ve "Takıl burada, çiçek, böcek.. Güzel yer." diyerek geldiğim yöne doğru yeniden hızla yürümeye başladım.
Balkon olan yere doğru yürüyüp bu sefer balkona gitmedim ve ön bahçeye uzanan Arnavut kaldırımı taşlı yoldan ilerledim, silah sesi yükseldikçe karnımdaki, hatta alt karnımdan kasıklarımda doğru saplanan bıçak ağrısı da artıyordu. Ama bunun normal olduğunu düşünüyordum, böyle bir durumda ağrımasa komik olurdu..
Akın'ların arabayı bıraktıkları yerde araba duruyordu, ama bizimkiler bu tarafta değildi, tam tersine sanırım çatıştıkları kişiler buradaydı...
Çünkü bu adamları tanımıyordum!
Ne?!
Çok uzağımda olmayan bir adam beni fark edip ayağa kalktığında bana uzunca baktı. Aynı anda kasıklarımdan aşağıya dövünerek inen ılık şeyle bakışlarım bacak arama inmişti ama silahımı buna rağmen indirmemiştim.
Bir sorun vardı.
Birden boynuma dolanan bir elle ney olduğunu bile kavrayamadan istemsizce gözlerimi acıyla inleyerek yumdum ve ellerimdeki, kollarımdaki, bacaklarımdaki derman çekildi.
Acımasız bir elim sert dokunuşları her tarafımı sarıyordu, her şey git gellerle gözümün önünde gibiydi.
Yeşil bir görüntü baş aşağı midemi bulandıracak şekilde gözümün önündeyken gördüğüm bir çift ayak birinin omuzunda olduğumu hissettirdi. "Bı-bırak." diye mırıldandım tıpkı bir kedi gibi, ardından kasıklarımdaki tuhaf hissiyatla kasıldım ve bilincim kapanmadan önce "Aah!" diye inledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...