79 / Saklanılamayanlar

36 4 0
                                    

Herkese selam! Uzun zaman sonra yeni bir bölümle karşınıza geldim, şuan aşırı dokunmayın çok fenayım modundayım.

Bu arada kurban bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım, iyi bayramlar!

...

Üzerime oynadığı bu acımasız hamleyi başka çaresi kalmadığı için yaptığını tahmin edebildiğim halde, içimden atamadığım öfkeyle olanları düşünüyordum. Bulunduğum konumda yapabileceğim başka bir şey de yoktu zaten.

Gidiyorduk ama muhtemelen çok büyük bir çatışma olacaktı, gidiyorduk ama muhtemelen hiç istemediğim birilerini kaybedecektim yeniden. Bir yandan da mutluydum çünkü aşırı öfkeli olduğum insanlardan intikamımı alıp artık bu karmaşık şeylere son verecektim.

"Bu denli saklanmana gerek yok." dedi Deniz, o sürücü koltuğunda oturmuş ışıkları beklerken beni izliyor ben de yan tarafında oturmuş camdan dışarıya bakıyordum. Söylediği bir cümle tokat gibi suratıma çarpınca çekinmeden bakışlarımı ona çevirdim. "Saklanmıyorum ki.."

"Somut olarak değil zaten, ruhunu saklıyorsun. Neler olduğunu göremiyorum, anlayamıyorum. Seni biraz sakinleşmen için hastanede yalnız bıraktım ama bu kadar kolay değil birden bırakıp gitmen. Kolay olmamalı... İkimiz için bu kadar can atan bir insan birden nasıl böyle olabiliyor hiç mantıklı değil."

Dedikleri canımı gerçekten çok yakarken yutkundum ve "Deniz." diye mırıldanarak bakışlarımı ondan koparıp ön cama çevirdim. "Sırf daha fazla kişi zarar görmesin diye şuan bu arabadayım, o yüzden konuşmak istiyorsan içinden konuş."

Dayanamıyordum çünkü haklıydı.

Dayanamıyordum çünkü üzülüyordu.

Dayanamıyordum çünkü bizi çıkmaza sürüklüyordum.

"Akın söyledi,"

Kalbim avuçlarımın arasına almışım gibi teklerken nefesimi tutmuş gözlerimi yeşile dönen ışıktan ona istesem de çevirememiştim. "Ne?" kafasını sallayıp birden gaza yüklendi. "Senden duymak isterdim bunu."

Bebeği söylemiş miydi?

Bebek düşürdü mu demişti!

Deniz bunu şuan biliyor muydu?

Evdeyken de biliyordu o zaman!

Deniz evin taşlı yoluna girdiğinde uzaktan evin çevresindeki bir sürü arabayı görmüştüm. "Şaka mı yapıyorsun? Bana söyleme diyen oydu.." Deniz'in gözlerine ilk kez dikkatle dönüp baktığımda o da şaşkınca bana bakıyordu. "Neden söyleme dedi sana?"

"Deniz... Ben - ben çok özür dilerim." diye mırıldanmaya başladım, daha bir gece anca saklamıştım. "Senden çok özür dilerim. Ama benim de elim-"

"Mercan özür dilemene gerek yok," diye delirmisim gibi bir ifadeyle izliyordu beni ve arabayı durdurmuştu, dışarıdaki herkes de bize arada bakıyordu. "Nedenini söyle sadece."

"Üzülmeni istemedim Deniz, bunu bu şekilde öğrenmemen gerekliydi." Deniz birden ciddileserek bana doğru bedenini komple çevirdi, "Sen anlatsaydın bu şekilde öğrenmezdim, neden gizledin benden? Gizlemeye gerek var mıydı?" artık sesi daha meraklı daha normal geliyordu. "Çünkü bunu bir kere yaşadın,"

Bir an anlamadı, ve afallasa da çaktırmamaya çalışarak "Ama bunu senden duymak isterdim," dedi. Göz altları uykusuzluğu ilan etmiş bir halde beni izliyordu, ama her şeye rağmen hala yakışıklıydı. Titreyen elimin avuç içini onun teninde hissettiğimde gözümün önünde duran görüntü ikimizin eliydi. O an bir şey fark ettim, Deniz yalan söylüyordu. Bana yem atmıştı. Çünkü bebeğimizi kaybettiğimizi düşünse bu denli rahat olmazdı.

AbisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin