Bölüm şarkısı : Emre Aydın - Beni vurup yerde bırakma
°Pürüzsüz denilebilecek kadar temiz ,parlak ve beyaz teninin güneş ışığıyla elmas gibi yansıması gözlerime girerken baharatlı ölüm kokusunu içime çektim. Ah o mükemmel kokusu. Ayaklı elmasıma biraz daha sokularak yüzüne baktım. Benim için gerçekten bir elmas gibi değerliydi .
Teninden yükselip ciğerlerime dolan hoş kokusunu ciğerlerimde gezinirken düzenli alıp verdiği nefesi saçlarımı hafifçe oynatıp sallanmasını sağlıyordu. Bu uzun anlar ruhuma kadar kazınırken dedim ki iyi ki sen.. İyi ki zorla da olsa tanışmışız. İyi ki o can beni aldatmış da senin arabana binmişim.
Uyuduğu için masumlaşan yüzüne baktım. Keskin kemikli elmacık kemiklerine bakarken pembe dolgun dudaklarına gözümü diktim. Hokka gibi yayık ve güzel bununa bakarken uzun ve gür kirpiklerinin titrediğini hissettim. Gözlerini açmadan uyumaya devam ettiğinde gülümseyerek baş parmağımı çok usul bir biçimde alt dudağına koydum. Bileğime denk gelen çene kemiği dikkatimi çekerken ne kadar kemikli olduğunu fark ettim.
Normalde onu bu kadar inceleyemediğim için şuan çok mutluydum. Ona tabi ki de bakıyordum dokunuyordum ama böyle uzun uzun ve yanaklarımın kızarmayacağını bilerek değil. Dudaklarının arasından çıkan mırıltıyla şok oldum.Uyanmış mıydı? Homurdandığında rahatladım. Hayır uyanmamıştı.'Gözde hadi' dediğini anladığımda başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Uykusunda o sarışın kadını mı düşünüyordu!
Sakince yanından kalktım. Bunun için kavga etmeyecektim çünkü eğer rüyamda emreyle bir hastanın dosyası hakkında konuşsaydım ve Deniz bunu duysaydı olayı büyütmesini ve kavga etmeyi istemezdim.
İçim içimi yerken hızlıca banyoya girdim. Aklıma denizin ofisine bıraktığım not geldiğinde güldüm. O nota gerek yoktu bugün bizzat gidip o kızın fişini kendim çekecektim.
Saçlarımın suyunu alıp havluyu kapıya attım ve geri dönüp yanlışlıkla sert bir şekilde dolabın kapağını açtım. Allahım yarabbim sen bana sabır ver... Gözlerimi dolaptan ayırıp arkama baktığımda deniz yatakta doğruluyordu. Tabi öküz herif uyan seninle daha işlerimiz var...
Gözlerimi devirip önüme döndüm. Uzun gömlek gibi keten kumaşa sahip düğmeli bir elbise çıkardım. İç çamaşırımı giyerken ayağa kalktı. "Günaydın fıstığım. Dışarıda kahvaltı yapalım mı?" gözlerinin içine bir şeyler olduğunu hissettirir gibi baktım. Çünkü bir şeyler vardı!
"Fark etmez." diyerek elbiseyi üzerime geçirdiğimde gözleri en sevdiği yemeği izler gibi bana bakıyordu. "Kremini sürdün mü?" ayağıma babet çorap geçirdim ve açık kahve ince kabanımı aldım. "Şimdi sürerim."
Çantamı da elime alıp hızlıca yılan derisi topuklularımı giyip merdivenlere yöneldiğimde arkamdan geldi. "Güzelim bir sorun mu var?" Hayır anlamında kafamı salladım. "Yok. Git giyin gel çıkalım." öylece bana bakarken bekledi. "Mercan senin sorun yok'un belanı sikicem deniz demek."
Koltuğa otururken telefonumu çıkardım. "Doğru öğrenmişsin sonra konuşuruz git giyin ve gel." gözlerimin içine bakarken yanıma doğru yaklaştı ve önümde eğilip dizime öpücük kondurdu. "Kızım ne oldu." ayağa doğru kalkıp sağ yanağıma sol yanağıma alnıma ve burnuma öpücük bırakırken ben dudaklarımı büzmüş gitmesini bekliyordum.
Yukarıdan ses geldiğinde birden ayağa kalktım. "Günaydın, neredesiniz." merdivenlerden ecemin sesi gelirken ben resmen denizin ağzına oturmuştum. Neden önümde öylece duruyordu ki!
Geri geri gidip koltuğa oturduğumda gözleri gece siyahına bürünmüş kasıklarıma bakıyordu. Tuhaf bir sessiz bakışmanın ardından merdivenlerden geceden kalma ecem indi. "Hellooo. Kusura bakmayın da benim ne işim var burda." denizi önümden ittirip yere düşmesini sağladım. "Çünkü dün gece eşek gibi kafayı çektin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...