Uzunca bir süre sessizce beni izledi, belki de çok kısa olan zaman dilimi bana uzun geliyordu bilmiyorum ama birkaç dakika dolmuştu.
"Biliyorum," diye mırıldandığında gözlerimi kısarak ona baktım. "Kendimde ki farklılıkları, sendekileri fark etmiyor muyum sence? Bakışların bile değişti, enerjin komple farklı, bir şey gizliyor, koruyorsun, durduk yere gelen bulantın, benden uzak duruşun, elin zaten hep karnında."
"İyi de -"
"Mercan, efsaneyi biliyorum. Ne olduğunu da biliyorum, ama gerçek mi ondan emin değiliz o yüzden boşu boşuna gerilmeye gerek yok."
"Deniz sana olanları anlatmama izin verir misin. Dediklerimden sonra gerçek olduğuna inanacaksın çünkü yaşadım, yaşıyorum."
Elleri hala karnımda bana bakıyorken usulca karnımdan kalktı ve sandalyeye oturup sigara yaktı, bende o sırada sırtımı yatağa yaslamış ellerimi göğüslerimde bağlamıştım.
Birinci döngüde yaşadıklarımızı, olanları tamamen bütün çıplaklığı ile anlatıp üzerine annesiyle olan konuşmalarımızı bu döngüde çoğu şeyin farklı işlediğini ve bir sürü şeyi daha saatler boyu anlattım, gün aymış kuşların, cıvıl cıvıl sokaktan araba insan sesleri odaya uğruyordu.
"Her şey kabulüm sadece şeye anlam veremiyorum... Bizim şimdi bir amacımız mı var? Su altı dünyası için?" sorusuna kafamı hızlıca sallayıp karnımı ovaladım. "Ve bir anlamı var mı bilmiyorum ama... Siktir! Evet var! Deniz, rüya görmüştüm. Ama garip bir rüyaydı, rüyamdaki tek bir canlıya temasta bulunabiliyordum."
Bakışları sertleşen Deniz "Neye?" sigarasını dudaklarından çekip nefesini tuttu. "Bir bebeğe.. Bir kız bebeğe, Mila, birinci döngüde sözde ikiz bebeğimiz olmamış tek kızımız olmuş gibi bir rüyaydı çok gerçekti, dokunuyordum ama oradaki ben, yani annesi fark etmiyordu. Bırakınca görebiliyor kucağına alıyordu, yani bebeğim rüyama girdi? Kız mıymış?"
"Sana bir şey söyleyeceğim ama telaş yapma," parmaklarının arasındaki sigara pencereden aşağı ebediyete kavuşurken Deniz bana doğru yürüdü ve kollarımı sardığım göğsümden çekiştirip beni yatağa yatırarak ellerini karnıma dayadı yeniden. "Napıyorsun?"
"Şşh," diyerek biraz daha yaklaşıp karnımı öptü, sonra bir şeyler fısıldayarak kulağını dayayadı. "Olmuyor!" korkan bakışlarım eşliğinde sadece bekliyordum. "Az önce bir şey oldu, sanki içinden ne hissettiğini bana bulaştırdı, heyecanlıydı. Bana bunu hissettirdi, ama şuan yok.. Şuan garip bir boşluk hissi var... Rahatlık gibi sadece, sakinlik bulaşıyormuş geliyor."
"Ne?" diye sordum dediklerini anlamazken, kafasını sağa sola salladı o da. Bir çıkmaza mı sürükleniyorduk yeni bir hikayeye mi başlıyorduk bilmiyordum. Ve bu belirsizlik en çok beni yoran şeydi.
"Az önce dokunduğumda heyecanlıymış gibi bir his doğmuştu içime. İnsanların hislerini algılayabiliyorum, enerjisel olarak. Mutluysa, korkuyorsa, gerginse."
Bacak aramda bastırmadan duran eline yutkunarak baktığımda gözleri kapandı ve gülümsedi, "Evet şuan hissettiğini hissettim." omuzlarımı silkerek gözlerimi kapadım. Şaka olmalıydı bu! Şuan burası hiç mantıklı değildi.
"Şuan hiçbir şey hissedemiyorum.."
Gözlerimiz buluşurken, aynı şeyi düşünmüştük ve ben anında elimi karnıma atmıştım. "Hayır hayır sakin ol, uyudu sanırım ondan hissedemiyorum."
"Emin misin! İyi mi?" diyerek karnımı ovcaladım. "Ya uyumadıysa, üç aylık bebeğin neyi uyusu-" birden Deniz'in elleri çenemi sardığında beni kendine çekmiş dudaklarını dudaklarıma bastırarak susturmuştu. Anın refleksiyle ellerim havada öylece durduğumda son kez uzun bir öpücük dokundurarak geri çekildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...