Bölüm şarkısı : Ariana Grande - Into you
°Çaresizlik ve korku bedenimin sularını yıkarken ben cesaret kulesinin en tepesinde olanları izliyordum. Surları kendi ellerimle örmüştüm ve içeriye denizi de almıştım. Ama şöyle bir şey vardı ki deniz bana haber vermeden beni bu şatoda yalnız bırakmıştı.
Beni terketmişti.
Artık buz gibi olan şatoda!
Cesaretimin en yoğun olduğu bölgeye sığırken vücudumu bile sarsacak kadar soğuk kalbimin kapakçıklarını aralayıp içeriye girdi. Kalbim bu davetsiz misafiri anı bir şok dalgasıyla içeriye davet ederken benim ruhum çığlık ve acı içinde kıvranıyordu. Şuan ona ihtiyacım vardı. Tüm bunların sebebine...
Sanki gayet normal bir şey sormuşum gibi yüzünde bir tane bile mimik değişmezken dudaklarını ıslatıp gülümsedi "Hiç bir şey olmuyor." buna inanmamı mı bekliyordu? Kalbimin ve ruhumun çığlıkları arasında içimdeki küçük çocuk korkarken küçük çocuğa sarıldım.
"İlaydayla ne konuşuyordunuz peki?" gözlerinin içinde sanki bir savaş varmış gibi tuhaf ifadeyle bana bakarken dudakları tehlikeli bir şekilde yukarıya kıvrıldı. Gülüyor muydu? "Saçma bir şey. Kafana takmana bile gerek yok." sinir kat sayım yükselirken saçlarımı yolmak istedim. "Deniz ben gülmüyorum."
Kalbim göğsüme ardı arkası kesilmez tekmeler atarken masadan kalkıp bana doğru gelmeye başladı. "Mercan," henüz bir şey söylemese de sesinde saf yalanı ve tereddütü hissediyordum. "Önemli bir şey değil dedim." önümdeki sandalyeyi çekip yanıma otururken sağ elini bacağıma koyup gözlerimin içine baktı. "Sakin ol. Ben yanındayım tamam mı?"
Göğüsümden aşağıya inen keskin bıçak canımı gerçek olmadığı halde sanki ruhumu ele geçiriyordu. Ama 27 harf, 6 kelimeden oluşan cümlesi sayesinde bütün hepsi geçiyordu. Gözlerimi kırpıştırıp yutkunurken sanki o bıçağın geçtiği yerler sızlamıştı.
Elini yanağıma çıkarıp baş parmağıyla elmacık kemiklerimi okşarken vücudum istemsizce rahatlamıştı. "Deniz," yardıma muhtaç gibi çıkan sesim yüzünden utanırken yanaklarım kızarmıştı. "Korkuyorum. " dediğimde bir an sinirlenmiş gibi bir surat ifadesi oldu ama anında yumuşadı. "Benden mi?"
Mide öz suyum çalkalanıp sanki bu iki kelimeyi duyar gibi midemin ekişmesine sebep olmuştu. "Benden korkma mercan." sesi acı doluydu. Nefret doluydu. Pişmanlık doluydu. "Benden korkmanı istemiyorum... " diye fısıldarken göz bebeklerinin büyüdüğünü, kaşlarının çatıldığını ve dudaklarının anlık da olsa büzüştüğünü görmüştüm.
Hayır asla senden korkmuyorum diye bağırmak istesem de "Senden değil." sesim çatladığı için fısıldamak zorunda kaldım. "Sana bir şey olursa? Ben her gün bir korkuyla seni beklemek istemiyorum. Veya işten çıkarken acaba iyi mi diye tereddüt edip koşarak eve gelmek.." parmağı dudaklarıma kaydığında gözleri de orsdaydı. "Mercan bana kimse bir şey yapamaz." kendinden pek bir emin, altını bastıra bastıra söylemişti.
Balo gecesi aklıma geldiğinde bütün organlarım sanki yerlerinden çıkıp ayaklarıma dökülüyor gibi olmuştu. "Deniz bunu son söylediğin zaman ben bir adamı öldürmek istemiştim." buz gibi rüzgarlar yüzümü yalayıp geçerken yüzü kaskatı kesilmişti. "Çok dalgındım o yüzden. O sikik herifle sen konuşmasaydın hatta sana yavşamasaydı böyle olmazdı." gözleri dudaklarımdan ara sıra benim gözüme kayıyor sonra da sanki yerini özlemiş gibi geri dudaklarıma iniyordu.
"Yine dalgın olursan?"
"Yine biriyle konuşmazsan bir sik olmaz. Beni bir tek sen alt edebilirsin mercan bunu unutma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...