Bölüm albümü;
Aylin Aslım - Senin gibi
The weekend - Ordinary life
Bishop briggs - Never tear us apart
Tuğkan - Zamanla
°Gözlerimi geri açtığımda etraf, nerede olduğunu bilmediğim bir sokak lambasının odaya doldurduğu loş, göz yormayan ve tatlı bir ışık haricinde kapkaranlıktı.
Yerimde doğrulup gözlerimi oyarcasına ovarken oturduğum yatak acayip rahattı. Bir gariplik vardı ki burası benim odam değildi, yatağımdan bile hissetmiştim. Ve üstüne üstlük etraf siyahın hakim olduğu bir şekilde çok modern ve güzeldi, benim odam bembeyazdı. Sadeliğin ve iyiliğin sembolü beyaz...
Yerimde kımıldamadan etrafa bakmaya başladım; koca odanın siyah yatak örtüleri ve gri parkeleri vardı. Duvar rengini tam olarak anlayamamıştım, siyah mıydı füme miydi emin değildim, ama zannımca önemli değildi.Yatağımın yanındaki komidinde parlak bir metal gördüm ama ne olduğunu çıkaramadım. Uykulu ve yanan gözlerimle iki halka gibi görmüştüm, iki demir halka.
Bunları umursamaya takatim olmadan parmak uçlarımda ayağa kalkıp etrafı incelemeye başladım, yatağın sağında şeffaf bir camdan dolap, içerisinde askıda gömlekler, takım elbiseler ve kumaş pantalonlar vardı. Bir adım daha attığımda birden dolap görünümlü cam şeyin içinde led ışıkları yanmıştı.
Vay anasını...
Dikkatimi oradan çekip yatağın karşısındaki camın önünde duran siyah çekmeceli dolaba çevirdim. Usulca gidip en üst çekmecesini açtığımda renkli renkli şeylerle göz göze geldim. Renkli tül, kadife ve ipek kumaşlardan şeyler vardı.
Biraz daha dikkatle baktım ama ne olduğunu anlayamayıp gözlerimi kırpıştırarak çekmeceyi geri kapattım. Bu evde fazlasıyla fazlalık vardı... Bir de kendimi istifçi zannederdim.
O gözün altındaki çekmeceyi açtığımda ise bir sürü saat ve gözlükler beni karşılamıştı. Bunların sahibi tam bir düzen hastasıydı herhalde. Dolabını bile camdan sürgülü ve otomatik ışıklı yaptırdığına bir de bütün kıyafetlerini askıyla astığına göre kesinlikle bu bir ihtimaldi.
Durun bir dakika... Ben kimin evindeydim?
Kaşlarımı çatarak cam duvardan dışarı, evin dışına etrafa baktım. Hafızamı biraz zorladım ve neler olduğunu hatırlamaya çalıştım.
Ben candan ayrılmış, daha doğrusu ayrılmak zorunda kalıp birine otostop çekmiştim.. Evet, evet hatta bu bir taksiydi ve içindeki iki manyak herif vardı. Sonra... düşüşümü hatırlıyordum ama devamı sanki yok gibiydi. Sinirle saçlarımı yolmaya çalışıp "Düşün ne oldu?" diye mırıldandım. Elimi saçlarıma geçirip yatağa doğru ve cama doğru olta atmaya başladığımda birden aklımda silik silik görüntüler canlandı.
Taksiye binişim, yıkık eski bir binaya adım adım yürüyüşüm... Yavaş yavaş puslu hali giden hatıralar net bir hale geliyordu göğsüme doğrultulan silah ve bir çift, kısık bakan büyüleyici yeşil göz.
Ben kaçırılmıştım.
HASİKTİR.
Başımın deli gibi ağrımasını sorun etmeden arkamı döndüm ve minik adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Sanki yapboz parçaları yeni yeni oturur gibi burnuma dolan kokuyla durdum. Bu koku yeşil gözlerin yüzüme gelen nefesi gibiydi.. Hatta onun kokusunun tıpkısının aynısıydı.
Parmak uçlarımda merdivenlerden indiğimde bir kat daha merdivenler vardı. Acaba burası zemin kat mıydı yoksa alt kat mıydı. Yani hem bodrum hem çatı katı olan bir üç katlı ev miydi, yoksa zeminden itibaren üç katı olan bir ev miydi. Beynim yanmıştı ve her an heyecandan tekrar bayılacakmışım gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
ActionBirisi yaşamı ve iyiliği avuçlarının içinde gizleyip dokunduklarına bulaştırırken, diğeri ölümü, çiçek yetiştirir gibi herkesin yaşamının en derinlerine, topraklarına eker. Onları karşılaştıran tek şey ruhlarında gizledikleri o minik çocukların ka...