Sabahın sessizliğinde alışık olmadığı köpek havlamalarıyla gözlerini açan Ahu korkuyla etrafına bakındı. Ormancı'nın tekli koltukta sızmış bir şekilde uyuduğunu fark etti. Korkuyla hızla atan kalbi Onun oradaki varlığıyla sakinleşirken doğrulup yüzünü incelemeye başladı.
Ensesine gelen simsiyah saçları, uzamış sakalları, uzun kirpikleri, güneşte iyice kavrulmuş teniyle adını tam anlamıyla yaşatıyordu. Heybetli üst gövdesi koltuğa sığmakta zorlanırken bir de orada uyuyordu. Kendi korkuları yüzünden adamın rahatını bozduğu için vicdan azabı duydu. Evine aldığı, yarasıyla ilgilendiği yetmezmiş gibi üstelik bir de kendisi için bir sürü alışveriş yapmıştı. Ahu da iyiliklerini karşılıksız bırakmak istemiyordu ancak ne yapacağını da bilemiyordu. Yattığı yerden sessizce kalkarak mutfağa girdi. Derme çatma yeri karıştırarak neler yapabileceğine baktı. Yemek konusunda ne bildiğini kendisi de bilmiyordu. Ama bir klasik olarak çay yapıp, yumurtaları yağa kırdı. Minicik masaya kahvaltılıklarla beraber hazırladıklarını yerleştirdi. İşi bitince Ormancı'yı uyandırmak için salona geçti. Ancak bıraktığı yerde yoktu.
Sağa sola bakındı, kapısı aralık odasından içeriye doğru çaktırmadan baktı yine de bir kıpırtı duyamadı. Bu kadar sessiz nasıl olabilir diye düşünürken salonun penceresinden hareket eden arabasını gördü. Arkasına yüklenen odunlarla hızla ilerledi. Arabanın peşinden bakarken kaşlarını çatıp, sinirle ofladı. Kendi kendine yaptığı hazırlığa ayrı öfkelendi, bir günaydını bile çok görerek kaçarcasına gitmesine ayrı. Dalıp gittiği pencerede çözümleyemediği adamın durumunu düşünürken kapıdaki köpeğin şiddetle havlamasıyla yerinden sıçradı. Yeniden mutfağa dönerek soğumaya yüz tutmuş masaya oturdu. Kaçan tüm iştahı ile masadakileri tırtıklayıp bıraktı.
Ormancı kafasında yaptığı sıralama ile kestiği odunları başka bir ihtiyaçlı evin önüne yığmaya başladı. Dalgın ama bir o kadar da hızlı hareket ediyordu. Hayatındaki ana soruna çözülmüş gözüyle bakıp rahatlamaya başlayacağı bu zamanlarda evindeki kız ile ne yapacağını bilememenin başka bir sıkıntısı içine girdi. Her gece korkuyla uyanmasını anlayamıyordu. Geçmişini unuttuğu gibi gördüğü rüyaları da hatırlayamıyordu. Tek başına bir ilerleme kaydedemeyeceği açıktı. Yeniden şehre inip psikiyatriye gitmesi ve karakola uğrayıp bir gelişme olup olmadığını öğrenmeleri gerekiyordu. Ardında kızı bırakırken vicdanen rahat olmak istiyordu. Odunları istiflediği evin kapısından ayrılıp kasaba merkezine indi. Çayocağına girerek yapmadığı kahvaltısını yapmak için çay istedi. Tek başına otururken kasaba gençlerinden biri izin isteyerek yanına oturdu.
"Abi bir maruzatım olacaktı?"
Ormancı karşısında saygıyla ve ciddiyetle konuşan kişiye aynı ciddi tavırla cevap verdi.
"Buyur?"
"Duydum ki yaşlanmış ağaçları keserek restorantlara satıyormuşsun."
"Evet."
"Şimdi abi biz de yeni bir mekan açacağız. Şu iki sokak aşağıdaki atıl vaziyetteki evi biliyorsundur. Çevre arsasıyla birlikte orayı satın aldık. İç dış düzenleme yaparak orayı şık bir restorant ve pansiyon tarzı bir işletmeye çevireceğiz. Böylece kasabaya turist çekip az da olsa esnafı kalkındırmayı planlıyoruz."Ormancı heyecanlı genci büyük bir dikkatle dinlemeye devam etti.
"Güzel bir düşünce, yolunuz açık olsun da, benden ne istiyorsun?"
"Hah şimdi o noktaya geliyorum. Abi, biz dekorasyonda ahşap kullanacağız. Hem doğayla içiçe görünecek hem de ucuz ve şık bir görüntü elde edeceğiz. Bu işlerden de sen anlıyormuşsun. Yardımını istiyoruz. Maddiyatta her türlü anlaşırız."Ormancı kafasını kaşıyarak bir süre düşündü. Anladığı bir iş değildi, kendisi ağacı kesip yakacak haline getirir bırakırdı. Şimdi istenilen iş incelik istiyordu ve bunun için gerekli makineye sahip değildi. Hepsi bir yana kasabada en fazla bir aylık süresi kalmıştı. Uzun süreli bir işe girmek akıllıca olmayacaktı. Gelen teklifi reddetmeliydi ancak karşısındaki genç parlattığı gözleriyle bakarak cevap bekliyordu. Çayından bir yudum aldı. Söze girdi.
"Koçum senin adın nedir?"
"Ümit abi."
"Bak Ümit, yola çıktığınız iş çok güzel. Gerçekten kasabanın gelişmesi için güzel bir adım olur. Ancak benden istediğin iş olmaz. Ben ne inşaat işinden anlarım, ne dekorasyondan, çünkü ben ne mobilyacıyım, ne mimar.. Ben basit bir Ormancıyım. O yüzden sen daha profesyonel birileriyle görüşürsen daha iyi olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANCI
RomanceNişanlısının ölümüyle kendisini ormanlık bir labirentte bulan adam, tek başına doğru yoldan çıkmaya çalışır. Tek amacı adalet iken labirentin karşı tarafından koşarak gelen kadın yalnızlığına yoldaş olur. Ruhen yaralı bir adam ile kim olduğunu dahi...