BÖLÜM~28 🔥 Ufaklık

497 37 207
                                    

Ormancı elleri boş karakoldan çıkarken oldukça düşünceliydi. Tüm düşüncelerinde kendisini harcıyordu, başarısızlık duygusu içine çöreklenmiş ciğerlerini tüketiyor ve içi acıyordu. Nasıl olabildiğine bir türlü anlam veremezken diline bir sürü keşke doluştu.

Ağır ağır kafeye yürürken açık havanın bile boğulma hissine iyi gelmediğini fark etti. Elleriyle yakasını çekiştirdi. Kafeden içeriye girdiğinde manzaraya karşı tek başına oturan Ahu'yu gördü. Aylarca Aslı'yı koruyamadığı için kendisini tüketen Ormancı Aslı'nın kendi sonunu kendisinin getirdiğini anlamıştı. Ancak yine de etrafta böylesi kişiler varken Ahu'yu nasıl koruyacaktı?

Ahu kapının yanında dikilmiş kendisine bakan sevdiğini gördü. En içten gülümsemesini ona gönderip çay dolu bardağını havaya kaldırarak bir çeşit davette bulundu. Ormancı Ahu'nun hareketine buruk bir şekilde gülümsedi. Bir kaç adımda yanına gitti. Boynunu büküp sadece "Ahu'm" dedi.

Bir şeylerin ters gittiğini anlayan Ahu hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı ve kollarını açtı. Ormancı sıkıca sarılırken içine dolan huzurla stres ettiği mesele ezildi. Ahu yavaşça sırtını sıvazlayıp bilmediği sebebin elbet geçeceğini anlatmak istedi. Bu sayede Ormancı nefes almaya başladı. Ahu geri çekilip yüzüne bakınca Ormancıya en ihtiyacı olduğu şeyi verdi; gülümsedi.

Hemen ardından
"Sıcak bir bardak çayın halledemeyeceği sorun yoktur, baş ağrısı, mide bulantısı hepsini geçirir. İnsana huzur ve mutluluk verir."
Kendi sözlerini Ahu'nun ağzından duymak bu kez gerçekten gülümsetmişti Ali Karan'ı.
"Demek gerçek mesleğin çaycılık, o nasıl bir reklam?"
"Reklam değil, tecrübe."
"Ama yanıldığın bir şey var, herkese çay iyi gelebilir. Fakat bana iyi gelen tek şey sensin."
"Öyleyse bir öpücüğü hak ettin."

Ormancı Ahu'dan beklemeden eğilip yanağını uzunca bir öptü.
"Aaa ama ben öpmeliydim?"
"Senin öpücüklerin tehlikeli oluyor."
"Bu bir itiraf mı?"
"Öyle de denilebilir."

Yanlarına gelen çalışandan çay istediler. Ahu sadece bakışlarıyla ne olduğunu sorguladı. Ormancı bir süre daha sessizce sadece Ahu'ya baktı. Ardından gelen çaydan bir yudum aldı, kalan sıkıntısını da biranda atmak ister gibi
"Ümit serbest bırakılmış."
"Hadi canım! Nasıl, neden, çok saçma değil mi?"
"Bilmiyorum bir şahit varmış, onun sayesinde serbest kaldı."

"Ben anlamıyorum sen birisini öldürdü diyorsun, o şahit de öldürmedi diyor. Neden sen değil de ona inanılıyor?"
"Çünkü Ümit de ben yapmadım diyor, parmak izi yok, yaptığını kanıtlayan somut bir delil yok. Ahh ben nasıl o masadaki konuşmaları kayda almadım! Yine beceremedim Ahu, Uğur da Ümit de serbest. Sorun bende sanırım."

"Olur mu öyle şey, sen bu uğurda çok çabaladın, çok yaralandın. Şimdi onlar kazanmış gibi duruyor ama elbet Aslı'ya sebep olanlar cezalanacak. Hiçbir sır sonsuza dek gizli kalmaz."
"Aslı zerre umrumda değil, derdim onun gittiği yerde rahat uyumasını sağlamak falan da değil. Derdim bu günden sonra musallat olacakları masum kızlar, derdim Ayşe. Durmayacaktır..."

Ahu elini Ormancının yanağına koydu.
"Ah benim altın yürekli adamım. Belki de zor yoldan gitmeli ve kızları uyarmalıyız."
"Olmuyor işte Ahum, sonra anneler babalar koruyacağım diye kızları bir kafes gibi eve hapsediyor. Gerçek hayattan bihaber büyüyorlar Ayşe gibi. Hoş o bile Ayşe'yi korumadı ya."

"Çünkü yılanı kafese soktular, o yılan da Ayşe'yi zehirledi. Offf! peki Ayşe'ye söyleyecek miyiz?"
"Hayır, kızı rahat ettireceğiz diye kasabadan aldık geldik. Şimdi korkutup yeniden olduğu yere hapsedemem onu. Özgür olmalı."

"Peki ya Ümit bulursa onu?"
"Bulamaz, bulmamalı, buldurmamalıyız! Ne yapacağım bilmiyorum. Çaresizlik beni tüketiyor.."

"Şahit kimmiş onu ikna etsek?"
"Bilmiyorum ki, söylemediler gizliymiş."
"Uğur'dur kesin."
"Ben de öyle düşündüm önce ama sonra vazgeçtim. Hem Uğur kaçtı, hakkında tutuklanma kararı varken karakola gelip şahitlik yapamaz. Kendi bacağına sıkmak olur bu. Ki düğün günü Ümit'in Aslı'yı öldürdüğünü öğrenince baya üzüldü."

ORMANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin