Ahu hatırladığı anının ağırlığıyla kapıldığı dudaklardan ayrılmak istemedi. Öptükçe daha fazlasını arzulayan bir şehvetle dudaklarını araladı. Ormancının bedeninin bir kadına olan hasretini kendisiyle dindirmek ister gibiydi.
Ormancı Ahu'nun hatırladıklarından bihaber varlığıyla kendisini mutlu eden kadını hayatına katmaya çalışıyordu. Ağzına giren diliyle kasıkları sızlarken Ahu'yu alıp günlerce eve kapanmak istedi. Ellerini tabeladan çekip Ahu'nun beline sardı. Yere düşen tahta o an kimsenin umrunda değildi. Bedeni kendine yasladı, elleri sırtından kalçasına doğru kaydı. Ahu şehvetle ağzına inleyince Ormancı geri çekildi.
İkisi de nefes nefese kalmış, yüzlerinde filmin en heyecanlı yerinde kapatmışsın gibi hayal kırıklığı vardı. Ahu karma karışık olan aklıyla geri çekilmesine bir sebep ararken, Ormancı delice arzuladığı kadına dokunmanın doğru olmayacağına kendisini ikna etmeye çalışıyordu. Ormancının sessizliği karşısında Ahu fısıldar gibi ama utanarak sadece "Neden?" diyebildi.
Durumun içinde yarattığı çaresizlikle
"Bu kadar ileriye gidemeyiz. Doğru olmaz."
Ahu anlayamadığı bu açıklamayla tekrardan
"Neden?" diye sordu.
"Biliyorsun, senin durumun beni çok karıştırıyor. İçimde bu ilişkiyi delice isteyen hisler var, bir de durduran düşünceler.""Ne zamana kadar?"
"Bilmiyorum."
"Seni durduran düşüncelere sorsana?"
"Ahu yapma böyle.."Ahu içinde bulunduğu durumdan nefret etti. Sorunsuz olmak, hiçbir şey düşünmeden mutlu olmak istedi. Ormancı ile aynı çelişkileri yaşamasına rağmen o çelişkilere kapılmak istemedi. Canı acıyordu. Ama bu acı sadece Ormancının kendisini geri çekmesi değildi, hatırlayamadığı her anı ve hatırlamaktan korktuğu tüm gerçeklerdi.
"Haklısın boşver.." dedi ve asılmış yüzüyle eve doğru yürüdü. Ardından bakan Ormancı kendisini çıkmaza düşüren bu duruma sinirlendi ve yere düşen tabelaya bir tekme savurdu. Biraz sakinleşmek adına savrulan tabelayı aldı ve alel acele kulübeyi tamamladı ve hemen ardından evin yanına, Ahu'nun fidanları diktiği yere konumlayıp etrafı toparladı. Göl kenarında kendilerine yuva yapan iki köpeği alıp yeni evleriyle tanıştırdı. Sadakati çok yüksek olan Gece minnetle başını Ormancıya sürterek teşekkür etti. Başını okşayan Ormancı
"Sen önce kendi Güneş'ine sonra benim güneşime dua et." dedi. İki köpeğin mutlulukla cilveleşmelerini izledi. Ardından da
"Ben de gideyim güneşim tamamen batmadan gönlünü alayım."Eve giren Ormancı kapının yanından az evvelki yaşanılanı olmamış saymak ister gibi seslendi
"Ahuuu, yıldızlara gidelim mi?" diye sordu neşeyle. Ahu hiçbir cevap vermedi. Sessiz adımlarla kapısına gitti tıklatıp açtı. Ahu az evvel hatırladıklarını defterine yazıyordu. Ormancı bir şeyler yazdığını görünce
"Ne oldu bir şey mi hatırladın?" diye sordu.
Anında elindeki defteri kapatan Ahu
"Hayır, hatırlamadım. Önceden hatırladıklarıma bakıyorum. Malum hatırlamadan tam anlamıyla mutlu olamayacağım."Ormancı yeniden yaptığı şeyin üzüntüsüyle içeriye girip yanına oturdu.
"Ben seni anlıyorum, sen de biraz beni anlamaya çalış. Bilmediğim birisinin varlığıyla savaşıyorum içimde. Korkuyorum tamam mı? Deliler gibi bağlanıp sonra kaybetmekten korkuyorum. Sevdiğim kadını başka bir herife teslim etmek zorunda kalmaktan korkuyorum... Biraz zaman ver bana, bu ilişkinin varlığına bir alıştırayım kendimi. Sonra zaten su akar yolunu bulur..""Ben korkmuyor muyum sanıyorsun? Aynı düşünceler kafamda dönüp durmuyor mu sanıyorsun? Ama korkuma kapılmak istemiyorum. Çünkü o zaman içime delice bir karamsarlık çöküyor ve mutlu olamıyorum. Oysaki ben mutluyken düşünebiliyorum.. Mutluyken hatırlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANCI
Roman d'amourNişanlısının ölümüyle kendisini ormanlık bir labirentte bulan adam, tek başına doğru yoldan çıkmaya çalışır. Tek amacı adalet iken labirentin karşı tarafından koşarak gelen kadın yalnızlığına yoldaş olur. Ruhen yaralı bir adam ile kim olduğunu dahi...