BÖLÜM~36 🌚 Merhamet

274 23 124
                                    

İç çamaşırlarıyla oturduğu banyonun ortasında bitkin bir şekilde Sibel'in kendisini yıkamasına izin verdi İnci. Onca yolu koşarak gelmenin sonunda iyileşmeyen bedenini en iyi duş ile ayağa kaldırabileceğini düşünen Sibel küçük bir çocuğu yıkar gibi usul usul köpürttü.

Ilık suyu bedenine tutup köpüğü akıtırken İnci titreyerek silkelendi. İşi bittiğinde havluyu uzatıp bedenine sarmasına yardım etti.
"Hadi bakalım İnci, sen şimdi üzerini giyin ben de bize sıcacık çay yapayım. İyi gelir..."

Hafifçe başını sallayan İnci, Karan'ın sözlerini hatırlayarak
"Çünkü çayın halledemeyeceği sorun yoktur." dedi.
Hatıralarındaki anılardan bihaber gülümseyip göz kırpan Sibel
"Tabii bir de benim." diyerek mutfağa yöneldi.

Ağır ağır kendini kurulayıp, pijamalarını giyen İnci odasından çıkıp salona girdi. Bir gün önce dağıttığı tüm evinin derlenip toplanmış görüntüsü canını sıktı. Büzüşerek koltuğa oturdu. Elindeki tepsiyle mutfaktan gelen Sibel tepsiyi koltuğun üzerine İnci'nin yanına bıraktı kendisi de diğer tarafına oturdu. Mahcup bir şekilde soran İnci

"Evi sen mi toparladın?"
"Evet, yürüyecek yer yoktu. Hırsız falan mı girdi?"
"Ben yapmıştım."

"Hadi canım, sen tanıdığım en düzenli kızsın."
"Hayatım alt üst olmuşken evin o düzenli hali canımı sıktı. Ruhumu yansıtsın istedim."

"Ruhunu, eve benzetmeyi denesen?"
"O imkansız..."

İnci uzanıp bardağı eline aldı. Sıcak çayından minik bir yudum alıp düğüm haldeki boğazından aşağı gönderdi. Aynı şekilde çayından içen Sibel
"Daha iyi misin?"
"Evet, sağ ol."

"Öyleyse anlat bakalım kimdir bu Ormancı, nasıl becerdi de hastanemizin İnci'sinin kalbini çaldı. Ve sonra ne yaptı da seni bu hale getirdi?"

Gözlerini kaçıran İnci bir yudum daha içti.
"Anlatmazsam daha kolay unutur muyum?"
"Zannetmiyorum."
"Ben aşık oldum, ve o aşkla çok güzel bir rüya gördüm. Sonra uyandım ve kabusuma döndüm."

"Aldattı mı seni?"
"Hayır."
"Terk etti o zaman."
"Hayır."
"Sen mi terk ettin?"
"Evet."
"Madem aşıksın neden terk ettin?"
"Çünkü onu aldattım."

"Oha! Seen? Nasıl yaa.."
Pişmanlığın yoğun hissiyle bakan İnci, Sibel'in soru soran gözleriyle karşı karşıyaydı
"Yok öyle bir başkasıyla falan değil."

"Aman İnci! Üç gram aklım vardı onu da aldın. Yorum yapmama fırsat vermeden anlatır mısın?"
"Öyle utanıyorum ki bunu ortaya dökecek cesaretim yok."
"Anladım anlatmak istemiyorsun. Belli ki bir şekilde adamı kırmışsın ona da eyvallah. Kendini bu kadar dağıtacak kadar aşıksan herhalde affetmesini isteyerek özür dilemişsindir?"

Sessizce başını hayır diyerek salladı.
"Nasıl yani, yani neden, anlayamıyorum?"
"Çünkü onu kandırdığımı bilmiyor, öğrenirse zaten beni affetmez. Üstelik sadece beni de değil, ailesini de."
"Sağ ol beynim yandı!"

Sessiz kalıp çayından içen İnci, Sibel'in kafasını toparlamaya çalışmasını izledi. Sibel boş bardağını tepsiye koyup kalkıp mutfağa girdi elindeki çaydanlıkla salona geldi. Çayı dökmeden İnci'ye baktı.
"Aşık oldun ve rüya gibi günler geçirdin. Demekki adam da sana aşıktı. Sonra bir şey ettin kırdın onu ama adama kırdığını göstermeden terk ettin. Doğru mu anlamışım?"
"Evet."

Çayı döküp çaydanlıkları bıraktı ve yerine oturup dikkatlice İnci'ye baktı.
"Ama bu çok kötü değil mi? Yani onun açısından bakarsak böyle sebepsiz terk etmen, sebebin nedir tam olarak anlamıyorum ama bu yaptığın bile affedilir değil."

ORMANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin