BÖLÜM~41 🚻 Ayşe

242 22 134
                                    

Ali Karan'ın gidişiyle bütün gün kendisini yalnız ve mutsuz hisseden Ayşe, derse odaklanmakta zorlanıyordu. Onun için bir şeyler yapmak isterken hiçbir şey yapamamış olmak ayrıca canını sıktı.

Öte yandan Kerem ve ona beslediği duygular vardı. İki gündür onu görememiş olmak içinde derin bir boşluk yaratırken kendini bu duruma alıştırması gerektiğine telkin ediyordu.

Ders bitip eve dönme zamanı geldiğinde yüreği belki de Kerem gerçek bir özür diler diye düşünerek koşarak ilerlerken, olmayacak duaya amin dediği için ayakları geri geri gitti. En nihayetinde evin kapısına gelince derin bir nefes aldı. Sessizlik içerisindeki evde derinlerde bir ağlama sesi vardı. Odalarda gezinirken Nevra Hanım'ın yatağın üzerine uzanmış perişan görüntüsünü gördü. Çantasını kenara fırlatıp hızla yanına gitti.

"Siz iyi misiniz?"
"Ayşe, gitti, o gitti..."
Nevra Hanım artan ağlamasıyla Ayşe'nin gözlerinin içine bakıyordu.

"Ali Abiden söz ediyorsunuz sanırım, sizinle vedalaşmadı değil mi?"
Ali Karan'ın aklına gelişiyle daha çok hıçkıran kadın
"İkisi de gitti, yapayalnız kaldım."

Kafası karışan Ayşe
"İkisi de derken?"
"Kerem de gitti, uçağını erkene almış. Toparlandı gitti. Durdur onu Ayşe, gitmesin."

"Be be ben bunu bilmiyordum. Ne zaman gitti?"
"Az evvel çıktı, o kızı da alıp gidecek."

"Kimi, Sibel'i mi?"
"Sibel kim? O kız işte İnci, kardeşine götürecekmiş onu."

Ayşe ne diyeceğini bilemeden yatağın kenarına çöktü. Kerem'in kendisine bir vedayı bile çok görerek gidişine içerledi. Her ne kadar ona kırgın olsa da kalbi onu göreceği için heyecan duyuyordu. Şimdi aylarca belki de yıllarca görmeyeceğini düşününce içi yangın yeri gibi oldu. Ne Nevra Hanımı sakinleştirebiliyor, ne kendine mantıklı açıklamalarda bulunabiliyordu. Bomboş bakakaldı.

Nevra Hanım geçen zamanı durdurmak ister gibi Ayşe'yi silkeledi
"Sen durdurursun oğlumu. Git peşinden bir şey yap."
"Ben ne yapabilirim ki, oğlunuzun gözünde öyle değerli birisi değilim."

"Burada saatlerce dibimde oturup sana nasıl davranmam gerektiğini anlattı bana, çocukmuşum gibi uyarılarda bulundu. Benim yüzümden bir kez olsun ağlarsan bir daha asla yüzüme bakmazmış. Değersiz olsan bunları söyler mi?"
"Onunkisi vicdan, bana biletini erkene aldığını söylemediği gibi bir hoşça kal bile demedi. Ayrıca ben defalarca gitmemesini söyledim."

"Olsun git peşinden bir daha söyle, ihtiyacım var sana de, kocan değil mi evrak işi de ne bileyim de bir şeyler."
"Nevra Hanım o kadar mı gurursuzum gözünüzde, beni oğlunuz için harcamayın. Hem bir oğlunuzu geri döndürmek için yaptıklarınızın sonuçları ortada. Bence zorlamayalım, bırakalım gitsin."

"Ahh ben Ali'me yaptıklarım için de nasıl pişmanım, keşke o kız sadece hemşirem kalsaydı. Aaahhh aahh..."
Ayşe biranda ayaklandı, buruk bir gülümseme savurdu.
"Kerem'i döndüremem belki ama, Ormancıyı hayata döndürebilirim. Köprüden önceki son çıkış. Nasıl gidebilirim?"

Nevra Hanım ne demek istediğini anlamamış bir şekilde baktı, Ayşe'nin gözlerindeki umut ışıklarını kendisine yorumlayarak cevap verdi.
"Taksiye bin, havaalanına git, dış hatlara."
"Tamam, siz de dua edin, sadece oğullarınızın mutluluğu için dua edin."

Ayşe dışarıya çıkınca taksi beklemeye başladı. Her geçen dolu arabayla içinde oluşan kesin kaçıracağım hissi kendisini yiyip bitirdi. Sonunda gelen taksiye binerek acelesi olduğunu belirtip yol aldı. Tüm yol boyunca onları kaçırmamak için dualar etti. Kendince totemlerde bulundu. "Eğer yetişemezsem de giderlerse demekki Ormancıyla ilişkisi hayırlı değil, ama yetişirsem ki lütfen Allahım yetişeyim, o zaman ikna etmek için elimden geleni yapacağım."

ORMANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin