BÖLÜM~40 🧩 Kasabaya Dönüş

239 22 153
                                    

Ali Karan'ın ofisinden çıkan Ayşe kendine güvenen dik bir duruşla Hakan'ın yanına gitti. Ali Karan ile yaşadığı olumsuzluktan dolayı canı sıkkın olan Hakan masasında başını elleri arasına almış oturuyordu. Gülümseyerek içeriye giren Ayşe

"Merhaba, biraz canınız sıkkın galiba?"
"Gel Ayşe, hoş geldin. Evet canım sıkıldı, bunca yıllık arkadaşımla hiç böyle olmamıştık. Kendimi inanılmaz nankör hissediyorum ve Ali'nin merhameti karşısında eziliyorum."

"Kendinizi iyi hissetmek için bir şeyler yapabilirsiniz."
"Ne gibi?"

"Ormancı yeniden kasabaya dönecekmiş. Üstelik Ahu abla ile görüşmeden. Onları görüştürebilirsek belki de barışırlar."
"Ayşe bu bana çok mantıklı gelmedi. Yani Ahu sandığınız kişi pek güvenilir birisi değil."

"Neden ki?"
"Sonuçta Ali Karan'ı kandırmaya çalışmış birisi."

"Ama Ormancıyı seviyor."
" Ben ondan da emin değilim ki?"

"Sen emin olmayabilirsin, ama ben ikisini aşıkken de gördüm ayrıyken de. Böyle olmayı haketmiyorlar."
"Bilemiyorum, sanırım ben kendimi affettirme şansımı başka alanda kullanmak istiyorum."

"Tamam anladım, benim için taksi çağırabilir misin?"
"Tabii elbette."

Hakan telefon açarak depoya bir taksi istedi. Ayşe çantasını koluna taktı odadan çıkmadan Hakan'a baktı.
"Ben de sizin yeterince üzgün olduğunuza emin değilim."
"O ne demek şimdi?"

"Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir demek."
"Öyleyse kalbinin sesini dinle Ayşe."

"Tam da öyle yapacağım. İyi günler."
"Kolay gelsin."

Ayşe beklediği yardımı alamamış olmanın sıkıntısını yaşasa da inandığı amaç doğrultusunda hareket etmeye kararlıydı. Taksiye binip doğruca hastaneye gitti.
~~~~~

Sabahın erken saatlerinde hazırlanıp uzun zamandır gitmediği işinin yolunu tuttu İnci. Hastanenin kapısından girerken yıllar geçmiş gibi hissetti. Geçen sürede o kadar çok şey yaşamıştı ki bir günü hafta gibi geçirdiğine emindi.

Koridor boyunca ilerlerken tanıdık kimseyi görmek istemedi. Eğdiği başıyla doğruca Doktor Yiğit'in odasına gitti. Kapıyı tıklatıp içeriye kafasını uzattı. İçeride hasta olmadığını görünce tamamen araladığı kapıdan, doktorun da "Gel lütfen"demesiyle içeriye girdi.

"Hoş geldin İnci, dün geceden bu yana nasılsın acaba?"
"Ağlamayı kalbime bıraktım."

"İyi değilsin yani?"
"Değilim, ve buraya kendimi konuşmaya değil, Sibel'in yanlışını ortaya çıkartmak için geldim."

"Tüm hüznünü neden kendine saklıyorsun, bunun sağlıksız olduğunu biliyorsun değil mi?"
"İçki içmek de karaciğere zarar veriyor ama siz dün gece içiyordunuz?"

Yüzüne yerleştirdiği yamuk bir gülümseme ile arkasına yaslanan doktor.
"Ben her gece içmiyorum, sadece özel durumlarda ve bir iki bardağı geçmez. Peki sen içindeki mutsuzluk için sadece bir akşam öyle hissederim o da bir iki saati geçmez diyebilir misin?"
"Diyemem ve o kadar kısa da hissetmek istemem. Ben bu halimi sonuna kadar hakettim. Hakettiğim şeyi de kana kana yaşamaya razıyım. Hüznümün en önemli sebebi benim hatam, hatamı da anlatıp çoğaltmak istemiyorum."

"Tamam anladım daha da bu konuda bir şey sormam. Şimdi gelelim konumuza ne yapabiliriz?"
"Başhekim sizi sever direkt gidip anlatırsanız size inanır."

"Başhekim sekreterini de seviyor. Şimdi Allah için, Sibel işini iyi yapıyor."
"Başka yanlışlarını da gösteririz biz de."

"Ne gibi?"
"Benim izinlerim bittiği halde illegal şekilde onu uzatmış olması gibi."

ORMANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin