Kulakları sağır edecek derecedeki sessizliğin içinde tüm sevdiklerine kırgın, hayata öfkeli, yapayalnız yatağında öylece yatmış tavana bakıyordu Ayşe.
Gözünden akan yaşlar kulaklarına doğru yol alırken ilk geceden önündeki hayat uzun ve zor geldi. İsyan etmek, neden diye sorgulamak istedi alacak bir cevabı olmadığı halde. Kafasındaki olasılıklar durup şükretmesine sebep olsa da ilk akşamında yaşadığı bu sessizlikten hoşlanmadı.
Yatağında doğrulup hemen yanında olan pencerenin perdesini araladı ve dışarıya baktı. Saatin geç olmasına rağmen ışıkları sönmemiş olan şehir hayatını izledi ve kendisini kıyaslamaktan alıkoyamadı.
Şuan kendi odasında yandaki komşu evin yağmurdan soyulmuş duvarına bakıyor olabilirdi veya Uğur'un kolları arasında onun bedenindeki isteksiz dokunuşlarına maruz kalabilirdi. Bu hayatı kendi seçti, ilk defa bir seçim yaptı. İyisiyle, kötüsüyle bunu yaşayacaktı. Bu yaşına kadar görünmez olmayı başarmıştı. Zaten yalnızdı, zaten herkes için bir hiçti..
Derin nefes aldı, annesini düşündü ve sonra babasını. İkisinin de şuanda Ümit için üzüldüğüne emindi, kendi yokluğunu çok da umursamamışlardır. Çünkü kız çocuğuna doğduğu andan itibaren eve gelen misafir gözüyle bakılıyordu. Evlenecek ve el olup gidecek, başkalarına yar olacak, bize bir katkısı olmaz.. Oysa Ümit, çalışacak kazanacak, eve ekmek getirecek, evin babasından daha reis olacak, evlenecek ve karısı evin kızından daha kız olacak, her işlerine koşacak onlara torun verecek ve belkide soylarını devam ettirecek.. Asla kıyaslanamaz iki cinsiyetin evlerindeki durumu bu iken Ayşe'nin yaptığı seçim el olmaktan daha büyük gerçek bir evlat olma yoluydu. Utandıracaktı, başarılarıyla gururlandıracak ve sahip çıkmadıkları kızlarının pişmanlığını yaşatacaktı.
Gözyaşlarını sildi ve derin nefes alarak masanın üzerinde duran kitaplara baktı. Güvenlik girişe çağırıp eline tutuşturmuştu. Kerem Çakıl getirdi bunları diyerek. Ondan ayrıladı bir kaç saat olmuştu ama yeniden sohbetine gülüşüne katılmak istemişti. Kendisini göstermek istemeyip böyle bir jest yapması karşısında ne hissedeceğini bilememiş, kitapları masaya koyup cama koşarak gidişini görmek istemişti ama yoktu.
O andan beri elini uzatmadığı o kitaplara yaklaştı. Üç kitap, üçü de farklı tarzlardaydı. En üstteki polisiye, bir altındaki romantik, en alttaki tarihiydi. İçinde bulunduğu ruh hali ile ortadaki kitabı eline alıp yatağına çekildi. Kapağını açtığı ilk sayfada Kerem'in yazısını görmek şaşırtmıştı. Doktor olmasına rağmen en az Ormancı kadar muntazam olan yazıyı okurken parmaklarıyla o sözlere dokundu.
"Yalnızlığın en iyi arkadaşı kitaplardır. Sessizdir ama en iyi kafa dağıtan dostlardır. Kitapçı tavsiyesiyle seçtiğim üç tarzı umarım beğenirsin. Kendi tarzını bulabildiğin an kitaplığını o yönde genişletiriz. Gizlenmeden ve iade etmek zorunda kalmadan rahatça okuyabileceğin günlerin, yılların varken en iyi şekilde değerlendir. Sonra bir bakmışsın ben gibi okuyacak vaktin kalmamış... Güzel günler kapıda Ayşe, sen o günlere gülümse... İyi okumalar.."
Tüm paragraf dudaklarında genişçe bir gülümsemeye sebep olurken, eli hep aynı kelimenin üzerindeydi. "genişletiriz!" yazmıştı. Birlik anlamı taşıyan bu yüklem Ayşe'yi daha çok gülümsetti. Ve yalnızlık hissini kenara bırakıp okumaya başladı.
~~~~~~
Gözünü açmadan gerneşmeye çalışan Ahu kolunu kapıya çarparak biranda gözünü açtı. Şaşkınca etrafına baktı. Gözlerini ovuşturdu, ardından sola dönüp Ormancıya baktı.
"Günaydın uykucu.""Gün takriben ne zaman aydı? Neden yatağımızda değiliz, üstümü nasıl değiştirdim, neden hiçbir şey hatırlamıyorum, nereye gidiyoruz ve bir deee..."
"Başın ağrıyor?"
"Buna basit bir ağrı demek bu güne kadar yaşadıklarıma haksızlık olur. Çatlama çıtırtılarını duyuyor olmalısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANCI
RomanceNişanlısının ölümüyle kendisini ormanlık bir labirentte bulan adam, tek başına doğru yoldan çıkmaya çalışır. Tek amacı adalet iken labirentin karşı tarafından koşarak gelen kadın yalnızlığına yoldaş olur. Ruhen yaralı bir adam ile kim olduğunu dahi...