Perdelerini açık tuttuğu odaya vuran güneş Ahu'nun erkenden uyanmasına sebep oldu. Tavana diktiği gözleriyle dün akşamı hatırladı. Ormancının dudaklarına değdiği o an ve şuan düşünceyle bile bedenine yayılan heyecan. Parmakları dudaklarında gezinirken gülümsedi. Hemen ardından ona söylediği söyleri hatırladı. Adama açıklama yapma fırsatı tanımadan yanından kaçmış çaresizlik içinde ağlayarak uyuyakalmıştı. Ağlarken yanına gelip teselli etmesini beklemişti ancak gelmemişti. Gelmeyişi ruhunu incitse de şuan üzerindeki örtüye bakınca tamamen kayıtsız da kalmadığını görüyordu.
Yatağında doğrulup oturdu. Yeni gün yeni umutlarla gelir belki sözleriyle ayağa kalkıp bahçeye baktı. Umut tam da ortada onu bekliyordu. Yüzünü dahi yıkamadan koşarak verandaya çıktı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Ormancı arabasından alıp getirdiği boya kutularını yere bırakırken aynı heyecanlı gülümsemeden Ahu'ya gönderdi.
"Günaydın."
"Günaydın, perdeyi kapatmadığım halde uyanmanı duyamadım."
"Hiç uyumadığım içindir."Şaşkınlıkla bakan Ahu,
"Kendine bu eziyeti neden yaptın?"
"Düşünmem gereken şeyler vardı. Nasıl olmuş?"
Ahu yeniden yarı tamamlanmış kulübeye baktı.
"Çok güzel gözüküyor. Ne düşündün?"
"Şimdilik sormasan? Bak bir sürü boya aldım, ben çatısını yaparken belki sen boyamak istersin?"Biranda gözleri parlayan Ahu
"Sen ciddi misin? Yani gerçekten ben boyayabilir miyim?"
"Evet, bakalım mesleğin boyacılık mı?"
İçten bir kahkaha atan Ahu
"Üzerimi değişip hemen geliyorum."Geceki ağlayan haline inat gülümserken onu görmek Ormancıyı da gülümsetti. Ahu'nun çocuksu neşeli halleri kendi içini de kıpır kıpır ediyordu. Onu mutlu etmek adına doğru yolda olduğunu hissetti.
Tahtaları kenara çekerken Ahu önünde dikildi.
"Ben boyamaya hazırım usta."
Ormancı başını kaldırırken alttan yukarıya Ahu'yu süzdü. Gördüğü kendi kıyafetleriyle kaşlarını çattı.
"Dün onca şey almadık mı sana?"
"Evet aldık, ama acemi boyamamı o tertemiz kıyafetler üzerimdeyken yapamazdım. Üzgünüm."
"Pekala benim tişörtümü kirletirsen bana borçlanırsın haberin olsun!"
"E ne yapalım bu ay ki maaşımla da sana bir şeyler alırız."
"Anlaştık o zaman."
"Anlaştık ustam!"Ahu komutana selam verir gibi yaparak gülümsedi. Ormancı kendi tişörtü içindeki kadından gözünü alamadı. Koyu rengin üzerine düşen uzun sarı saçlar gözünü kamaştırıyordu. Ahu Ormancıdan bir yönlendirme bekliyor, Ormancı ise öylece dalıp gittiği yüzünde Ahu'nun bir gece önce söylediği sözleri anımsıyordu. "Sen kendine mutluluğu haram ettin, benimkini de çalıyorsun. Durma devam et bütün odunları ikiye ayır. Hiçbir zaman bir bütün olamayacakları şekilde. Sen ve ben gibi..." özellikle sen ve ben kısmı tekrar tekrar kafasında dönüyordu. Ahu daldığı yerden çıkartmak için yüzüne elini salladı
"Eeee" dedi ve Ormancı ayıldı.
"Ne Eee?"
"Ne yapacağım nereden başlayacağım?"
"Kahvaltı yaparak başlayabilirsin?"
"Biraz geç yaparız olmaz mı? Şuan bu iş yemekten daha çok heyecanlandırıyor beni."
"Peki madem, önce hangi renkleri seçeceğine karar ver."Ahu boya kutularının başına giderken.
"Bunları ne zaman aldın?"
"Sabah, tabii pek kolay olmadı. Erkenden dükkan açan esnaf kalmamış. Uyandırmak zorunda kaldım."
"Söylenmedi mi sana?"
"Uykusunun parasını da verince söylenmedi."
"Oooo Ormancımız zengin tabii.."
"Para değer verdiğim bir olgu değil, bugün elime geçenin yarın elimden gideceğini bildiğim için bir bağlılık duymam, pek öyle birikim yaptığım da söylenmez, cimriliği sevmem hakedene de gerektiğini ödemekten çekinmem. Dolayısıyla zengin tabirinden hoşlanmam.""Tamam biz de gönlü geniş, eli bol falan deriz."
Elindeki işi burakıp Ahu'ya döndü
"Her konuda söyleyecek bir şey bulacaksın illa değil mi?"
Ahu hiçbir şey söylemeden sadece gülümsedi. Ormancı o gülüşten kendini ayıramayacağını bildiğinden anında önüne döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANCI
RomanceNişanlısının ölümüyle kendisini ormanlık bir labirentte bulan adam, tek başına doğru yoldan çıkmaya çalışır. Tek amacı adalet iken labirentin karşı tarafından koşarak gelen kadın yalnızlığına yoldaş olur. Ruhen yaralı bir adam ile kim olduğunu dahi...