BÖLÜM~47 🌑 Mutluluk Zamanı

252 21 100
                                    

Ali Karan'ın tereddüt etmeden, güvenerek bir işe dahil edip gönderdiği evin içinde tekinsizce gülerek kendisine bakan adama İnci de bakakaldı. Aklına gelen anında kaçıp gitmek ile durup bir şekilde kadına haber vermek fikirlerinin çelişkisinde kaldı. Kendisine bir şey yapılmasından ziyade ölerek Ali Karan'ı göremeyecek olmak, ona bir ölüm acısı daha yaşatacak olmak düşüncesi ilk fikre yoğunlaşmasına sebep oldu.

Alenen arkasını dönüp topuklamak iyi gelir miydi acaba diye düşünürken güç bela donup kaldığı yerden bakışlarını kapıya yöneltti. Onun niyetini sezinleyen adam
"Dur hele Ahu hanım, soluklanmadan nereye?"

İşte şimdi faka bastın Ahu diye düşünürken kuyruğu dik tutarak
"Hiç, hiç bir yere. Sadece burası fazla sıcak, acaba kapıyı açsak da sıcaklık içeriye doğru mu yayılsa?"

Evin hanımı gülümseyerek
"Sen şimdi dışarıdan geldin ya ondan öyle hissediyorsun. Oturunca geçer o."

İnci çaresiz oturmak zorunda kalınca gözü bir saat aradı. En azından yarım saatlik bir anlaşma yaptık, her türlü Ormancı beni kurtarır diyerek zaman öldürmek için evin hanımına döndü.
"Eee tekrardan hayırlı olsun."
"Sağ olasın, hayırlı elbet, olmasa evlendirir miydik kızı hiç."

İnci hiç merak etmediği halde gülümseyerek kadının anlatmaktan keyif alacağı soruları sormaya devam etti.
"Tabii tabii, buradan mı evlendiği kişi?"
"Yok, büyükşehirden. Toprak zenginiymişler. Kızımın hiçbir eksiği olmayacak."
"Öyle mi, maşallah, ne iş yapıyor peki?"

Ahu bir gözü kendisine dik dik bakan adam da diğeri zoraki gülümsemeyle konuştuğu evin hanımındaydı.
"Damadın şuan bir işi yok. Senelerce çalışmış, yoruldu artık bıraktı. Hem dedim ya toprak zengini bir sürü yerden kira alıyorlar. Geçim dertleri olmaz."

İnci kafası karışmış gibi baktı.
"Canım çalışmak insanı zinde tutar, sağlık verir. Evde oturup para yemek bir erkek için bilhassa sıkıcı olmalı. İnsan gençliğini böyle harcamamalı."

Kadın susunca İnci'nin kafasına bir şeyler dank eder gibi baktı.
"Afedersiniz ama damadınız kaç yaşında?"
"45 yaşında. Ama boylu postlu, dik duruşlu birisi. Görsen en fazla 30 dersin."

İnci kulaklarından giren kırkbeş rakamıyla Ali Karan ile düğün günü gelin hakkında yaptığı konuşmasını hatırladı.
'Ben gitmem o düğüne, Ayşe emsalinde o kız, öyle bir düğüne şahitlik etmem...'
İnci hayrete düşmüş gibi

"Yani siz 17 yaşındaki kızınızı 45 yaşındaki adamla mı evlendirdiniz? Arada 28 yaş var! Bu akıl alır gibi değil. Merak ediyorum nasıl kıydınız o kıza?"

Ev sahibi kadın duyduklarına bozularak
"Kızım bir aya 18 olacak, talibi çıkmadı evde kaldı. Kaldıkça çevreden laf etmeye başladılar. Ne edecektim ya, adamın durumu da iyiydi, paşalar gibi yaşar kızım."

"Her şey para mı? Kızının hayallerini, düşüncelerini, isteklerini karşılayamaz ki. O adamın olası bir çocuğuyla falan evlenmeliydi."
"Yoook! Çocukları daha küçük."

"Ha bir de çocuğu mu var?"
"Var tabii, ayıbı yok kusuru yok adamın neden çocuğu olmasın."

"Sakın bana kızı ikinci eş olarak verdim deme?"
"Yok kuma gitmedi, ona razı gelmezdim. Karısı öleli üç ay olmuş. Yazık yavrular da ortada kaldı. Dile kolay üç çocuk nasıl baksın erkek milleti."

"Üç ay, sadece üç ay mı olmuş! Ee sen kız vermemişsin hizmetçi göndermişsin. Daha çocuk yaştaki kızından hem karılık, hem de annelik bekliyorsun. İnanamıyorum. Size inanamıyorum, bir anne olarak buna nasıl müsaade ediyorsunuz aklım almıyor. Okuması gereken yaşlarda ona sunduğunuz hayat hiç de adil değil."

ORMANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin