Sabahın ilk ışıklarıyla sessizce evden çıkan Ahu geri döneceğinin umuduyla anahtarını yanına aldı. Kapının önünde bacaklarına dolanan Gece'nin yanına oturup bir süre başını okşadı.
"Hadi gidelim..." diyerek birlikte evin çitlerini aşıp sabahın sessizliğinde ağır adımlarla yol aldılar.Düşünceli hali Ahu'yu oldukça dalgın yapıyordu. Gece'ye baktı, sanki o da kendisi gibi düşünceliydi.
"Güneş'in ve evlatlarının acısına nasıl dayanıyorsun? Ben annemi ikinci kez kaybettim. İlkinin acısını hatırlamasam da tarifsiz bir acı. Daha bu acımı aşamamışken çok ilginç bir tesadüfle karşılaştım. Ailemle küçükken geçirdiğim kazada Ali Karan'ın da babası vardı. Aynı gün ikimiz de benzer acıyla yoğrulmuşuz. Rüyamda bunu gördükten sonra içimde var olan his doğruymuş gibi uyandım. Nevra Hanım, o kadın beni tanıyor. Yani gerçek kimliğimi biliyor. Şuan kafamın içinde histen çok somut bir bilgi bu. Ama nasıl, nereden bilmiyorum ve tabii en önemlisi neden sustuğunu? Altından çıkacaklardan delice korkuyorum, Ümit ile bir suç işlemiş olmaktan daha çok korkuyorum. Çünkü ucunda Ali Karan'ı kaybetmek var. Böyle bir şey olmaz değil mi Gece? Çünkü ben senin kadar güçlü olamam, Ali'yi kaybetmeye dayanamam."Yürüyüş alanına geldiklerinde Ahu'nun kalbi yaptığı konuşmanın hissettirdikleriyle sıkışıyor gibiydi. Yürüdükçe gerçekler ayaklarından başlayıp yukarıya doğru gelerek tüm içini dolduruyor ve organları teker teker boğuluyordu. Daha çok nefes almak için adımları giderek hızlanıyor, ve tüm her şey daha hızlı yukarıya tırmanıyordu.
~ Sedyenin üzerinde hızla acil odasına giderken tepedeki hastahane ışıkları bir yanıp bir sönüyordu. Görebildiği beyaz önlüklü tanımadığı yüzler birer ruh gibiydi. Sanki ölmüş de sonsuzluğa uğurlanıyor gibi...Tamamen karanlığa gömüldükten sonra yeniden ışıklar gözünü tırmalıyor. Elinde ilaçlarıyla doktor başında. İçmesi gerektiğini, Selim'in ona ihtiyacı olduğunu söylüyor. Yeniden bir karanlık. Gün açtığında başka bir koşturma içinde vardığı yerin sonunda tekerlekli sandalyede biri var. Hemen dizleri dibine oturup.
"Sonuçlar açıklandı, doktor olamadım ama hemşireliği kazandım. Sana en iyi şekilde bakacağım merak etme." ~Ahu biraz daha hızlanmış koşuyor, Gece bir köpek olmasına rağmen yetişmekte zorlanıyordu. Gördüğü uzun yürüyüş yolunda kendi kendine "Hemşireymişim, yani Ormancının bana biçtiği ilk meslek.. Sınavlarda her zaman ilk yaptığın doğrudur derler ya, Ali de ilk söylediğiyle bilmiş aslında."
Kasabada Ormancının bacağını pansuman ederkenki anı hatırladı. Nereden bildiğini bilmeden profesyonelce ilk yardımını yapmıştı. Ve ciddiyeti karşısında acaba doktor musun demişti. Ahu bu anıyla hafifçe gülümserken yeniden karardı.
~ Hastahane koridorlarında koştururken soyunma odasına girdi.
"Hande ben artık çok yoruldum."
"Ne oldu yine canım?"
"Babam bu aralar o kadar garip davranıyor ki, evin tüm sorumluluğunu bana yükledi."
"Nasıl garip?"
"Akşamları çok geç geliyor, sabah çok erkek gidiyor. Haftasonları da yok. Görmüyoruz adamı. Selim ile uğraşmak bana yetmiyormuş gibi temizlik işleri de var ve hiç sevmediğim yemek yapmak işi.""Çok çalışıyor yani adam!"
"Benim babam memur, kurumların bir kapanma saati var. Başka bir işler çeviriyor ama bilmiyorum. Görebilsem soracağım ama göremiyorum.""İstersen ev işlerinde sana yardım edebilirim."
"Çok sağ ol canım ya, sana anlatmış olmak bile işlerimi kolaylaştırıyor."Günün akşamında Hande evlerine gelirken babası da günler sonra eve erken geleceği tutar. Tesadüf olarak değerlendirdiği bu durumla, yorgunlukla erken uyuduktan sonra Hande ile babasının yan odada kırıştırdığını göremedi.
Yeniden kararan dünyası aydınlanırken ellerini gördü.
"Nedir bu baba?"
"Annenin yüzüğü."
"Çok güzelmiş."
"Bu yüzük hak ettiği yerde olmalı."
Ahu gözleri dolu dolu yüzüne bakarken başını kaldırdı. ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANCI
RomanceNişanlısının ölümüyle kendisini ormanlık bir labirentte bulan adam, tek başına doğru yoldan çıkmaya çalışır. Tek amacı adalet iken labirentin karşı tarafından koşarak gelen kadın yalnızlığına yoldaş olur. Ruhen yaralı bir adam ile kim olduğunu dahi...