BÖLÜM~31 🧊 Panik

325 31 183
                                    

Ormancı arbasıyla yol alırken aklında sadece sabah göremediği sevdiği vardı. İşini hallettiği gibi kendisini onun huzuruna bırakıp, onu uyutmayan acısını hafifletmek için dönecekti. Arabadan inip hızlı adımlarla deponun büyük demir kapısından içeriye girdi. Sessiz adımlarla ilerlerlediği yerde, Mert ürünlerin arasından aldığı popkeki yiyordu. Aslı'ya olan benzerliği ile dikkat çeken sekreter de orada bekliyordu. Tüm heybetiyle içeriye giren Ormancı'nın gözleri Hakan'ı aradı ancak göremedi.
Sekreter Gizem Ormancıyı gördüğü gibi diklenip hafifçe saçlarını düzeltti
"Günaydın, Ali Karan Bey" dedi.

Mert arkasını dönüp Ali Karan'a baktı.
"Vay vay vay, Ormancıya bakın hele tarzanlıktan insanlığa.."

Ali Karan tiksinen bakışlarını Mert'e gönderdikten sonra Gizem'e bakarak.
"Hakan nerede?"
"Bilemiyorum, bir telefon geldi ve hemen dönerim diyerek gitti."

Ormancı tenezzül etmeyen tutumuyla yeniden Mert'e dönerek
"Odama geçelim." dedi, direkt çıktı.

Peşinden yürüyen Mert bitirdiği ürünün poşetini buruşturup yere attı. O anı gören Ormancı
"Bir polis memuru olarak daha duyarlı olmanı beklerdim. İşyerime çöplük muamelesi yapman hoş değil."
"Sen direkt işime yaptın bunu, benimkisi hafif kalır."
"İşini biliyorsan suçunu da biliyorsundur, ha yok bilmiyorsan demek ki mesleğine de çöp gibi davranan sensin."

"Sen çok masumsun yani, peki polis memurunu ayağına çağırman ne demek oluyor?"
"Seni buraya polis olarak çağırmadım, ki zaten şu ara mesleğinden bayaa uzaksın."
"Senin yüzünden!"
"Bunu tartışmayacağım."

"Ne etmeye çağırdın beni o zaman?"
"Ümit, içerden çıktı ya?"
"Öyle mi? Ben dosyayı okuduğumda epey yatar sanmıştım."

Ormancı alaycı gülümsemeyle bakarak
"Yapma yaa, gerçekten öyle mi sandın!"
"Ne bu tavır, ne demek istiyorsun?"
"Onu içerden sen çıkartmadın mı?"
Mert duyduğunu algılamakta zorlanır gibi bakarak kaşlarını çattı
"Ben mi? Burada sorudan çok bir yargılama var ancak; sayende emniyette ceketimi almak için bile gidemiyorum, sen neden söz ediyorsun?"

"Yapma Mert, pekala bu iş tam senlik. Şuan bana hiçbir şeyden haberim yok ayakları yapma. Sadece bana ne istediğini söyle sonra da ne karşılığında Ümit'e yardım ettiğini?"

Kahkaha atan Ümit
"Sen ağaçlarla fazla haşır neşir oldun herhalde akıl tutulması yaşıyorsun. Belli ki Ümit'ten bir sebepten dolayı korkuyorsun. Ama aradığın soruların cevapları bende değil. Bunun için beni çağırdıysan boşa uğraşmışsın."

Mert'in gözlerini kaçırmadan Ormancıya bakıp verdiği cevaplar ne kadar ciddi olduğunu gösteriyordu. Onun uydurma cevaplarla gerçeği saptırdığını da görmüştü ve şuanki tavrı o halinden oldukça uzaktı. Bu işin altından Mert'in çıkacağından o kadar emindi ki biranda ne yapacağını bilemez bir boşluğa düştü. Arkasına yaslanıp camdan bakarak bir süre düşündü. Bu esnada odada gezinen Mert masanın üzerindeki çerçeveyi eline aldı, uzunca bir süre inceledikten sonra.
"Sekreterinle mi kırıştırıyorsun? Hala Ahu ile berabersin sanıyordum."

Duyduğu en saçma soruyla başını çevirip Mert'e baktı. Elinde tuttuğu çerçeveyi Ahu'nun elinden alıp çöpe attığını çok net hatırlıyordu. Sinirle ayağa kalkıp yeniden çerçeveyi eline aldı. Kapıya çıkıp
"Gizem hanım!" diye bağırdı. Gizem koşar adım yanına gelip
"Buyrun." dedi.
"Nedir bu?" Diye sorarak çerçeveyi uzattı.

"Ben anlamadım ne cevap vermeliyim?"
"Çöpe attığım şey nasıl tekrar masama gelebiliyor?"
"Be be ben yanlışlık olduğunu düşündüm"
"Çöpleri karıştırıp olası yanlışlıkları mı düzeltiyorsun sen, işin bu mu?"

ORMANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin