Kahkaha seslerine gözünü açan İnci güneşin gözüne vurmasına aldırmadan nasıl uyuyabildiğine hayret etti. Zor bir gece geçirmişti ama yine sonunda güneş doğmuştu.
Yeniden bir kahkaha sesiyle üzerine hırkasını alıp sallana sallana dışarıya çıktı. Ali Karan verandaya oturmuş köpeklerle oynayan evladını keyifle izleyerek çayını yudumluyordu. Yanına oturup başını omzuna koyan İnci yüzünde yerleşik hayata geçen o huzurlu gülümsemesiyle oynayan çocuğuna baktı.
"Zaman ne çabuk geçti değil mi, oysaki daha dün doğmuştu."
"Ben hala o dündeyim, minicik haliyle kollarıma aldığım o anda.""Çok güzeldi değil mi?"
"Çok güzeldi...""Ama sadece o güzeldi, doğum değil."
"Evet, bir daha seni öyle acı çekerken görmek istemem, o yüzden ikinci doğumda yanına girmeyi düşünmüyorum.""Bak yaa, bu çocuğu tek başıma mı doğuracağım yani?"
"Tek olmazsın yaa, doktor hemşire ebe falan baya kalabalık oluyor içerisi bizzat yakından gördüm.""Tüm dünya girse o doğumhaneye sen yoksan eğer yalnızım demektir."
Başını çevirip omzunda yatan kadını başından öptü.
"Merak etme kapıda beklemeye dayanamam zaten. Sen bir ben dokuz doğuruyorum.""Evet bunda da dayanamamıştın, Kerem boşver abi sen girme demişti. Sen de.."
"Kes beni burada daha iyi demiştim. Her çığlığında dayanılmaz acı çekiyordum, yaşadığımız son kayıptan sonra hele..""Evet düğünümüz ve orada.."
"Lütfen Ahum, güzel şeylerden bahsedelim.""Ama doktor ne dedi Ali Karan, bastırmayın acınızı dökün dışarıya aksın toprağa karışsın havaya kaybolup gitsin, içinde yaşatıp besleme onu."
"Yapamıyorum..."
"Yeniden deneyelim mi?"
Usulca başını evet olarak sallayan Ali Karan gözleri neşeyle oynayan çocukta kulakları İnci'de kalbi ise en büyük kaybındaydı...~~~~~
Çekilen tetikle kurşun bir bedene saplanırken patlama sesi Ali Karan ile beraber orada bulunan tüm konukların göğsüne saplandı. Çığlıklar eşliğinde herkes kaçışırken yerde gelinliğiyle oturan İnci ve eteklerine yayılan kanla, kucağındaki Nevra Hanım olduğu yerde kalakaldı.Kerem vurulan kişinin nasıl olup da annesi olabildiğine anlam veremiyordu. Ali Karan'ın bakışlarındaki sessiz çığlığı tek duyan ve bir şeyler yapan Nevra Hanım oldu. Sessizce İnci'ye yaklaştı ve Ümit'in paniklediği o esnada Allahtan gelen o son güçle İnci'nin önüne atladı. Geriye doğru İnci'nin kucağına düşerken başarmış olmanın mutluluğuyla gülümsüyordu.
Ali Karan çöktüğü yerden nasıl kalkıp nasıl aynı anda annesinin başına geldiğini kesinlikle hatırlamıyordu. Elini kanayan yerine bastırırken
"Kereeemmm! Bir şeyler yap Kereeemmm!" diye bağırıyordu.Kerem girdiği şokla hareket edemiyor öylece bakıyordu. Konuklar arasındaki doktorlar yardıma koşarken herkes olmayacak bir uğraşın peşine düştüklerini biliyordu.
Zoraki yutkunan Nevra Hanım kendisini son konuşmasına hazırladı.
"Ali, üzülme olur mu? Orhan'ıma olan özlemim artık dayanabileceğim boyutta değildi. Hem sıra bendeydi, İnci'ye kaptıramazdım bunu. Üstelik karnında torunum varken... Bakma öyle, anlamayacağımı mı zannettiniz. Hastaneden çıkıp yanıma geldiği anda anladım. O şaşkınlık, o sevinmekle üzülmek arasındaki his.. Ben de yaşadım, iyi ki de yaşadım... Sakın ardımdan üzülme olur mu, sen sevdiğine kavuştun, ben de sevdiğime kavuşuyorum. Çok mutlu ol oğlum, Kerem'den de elini çekme. O hayta da Ayşe ile mutlu zaten. Sizi çok seviyorum. İnci Kızım, hakkını helal et, biraz çektirdim sana ama ilk gördüğümde oğluma yakışacağını da anlamıştım. Çok güzel oldunuz siz hep böyle kalın... Hoşça kalın..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANCI
RomanceNişanlısının ölümüyle kendisini ormanlık bir labirentte bulan adam, tek başına doğru yoldan çıkmaya çalışır. Tek amacı adalet iken labirentin karşı tarafından koşarak gelen kadın yalnızlığına yoldaş olur. Ruhen yaralı bir adam ile kim olduğunu dahi...