Ahu'nun delice ağlayan halini sakinleştirmek ve gördüğü manzarayı kapatmak isteyerek sıkıca sarıldı. Yüzünü Ali Karan'ın göğsüne gömerek hıçkırıklarına orada devam etti. Arkasını döndürdükten sonra
"Ahum bak bana, yüzüme bak."Ahu yaşlı gözlerini açıp baktı.
"Gördüğün gerçekten kötü bir manzara, ancak o Gece değil. Gece'nin başı değil, bak o yanımda."Ahu o an fark ettiği Gece'nin varlığıyla sevinerek eğilip köpeği kucakladı. Onların sevinçleri yanında duran kanlar içindeki siyah köpek başı açık gözleriyle Ali Karan'a bakıyor gibiydi. Bakışlarını ondan çekip Ahu'ya yöneldi.
"Ahu, hadi ikiniz de içeriye girin."
"Ali Karan sen de gel.""Geleceğim, ama şunu kaldırayım."
Yeniden arkasına bakacak gibi olan Ahu'nun başını tuttu.
"O güzel gözlerin böylesi bir kötülüğü yeniden görmesin.""Yardım edeyim mi?"
"Gece'nin daha çok yardıma ihtiyacı var. Orada üç yavrunun cesetine bakıyordu."Korku ve dehşetle gözleri açılan İnci
"Bu canilik!"
"Evet öyle.""Kim yapar bunu?"
"Sen kimseyi görmedin mi?""Görmedim, gökten düşer gibi bahçeye fırlatıldı. Ben ne olduğunu anlayınca dehşete kapıldım."
"Tamam anladım, düşünme daha fazla hadi içeriye girin.""Ali dikkat et ne olur."
"Merak etme, hadi."
İnci bir saniye bile ayrılmak istemese de mecbur içeriye girdi.Ali Karan siyah bir poşetle örttüğü kafatasını kürekle yerden aldı. Diğer yavruların yanına götürdü. Orada açtığı derince bir çukura hepsini gömüp üzerlerini kapatmaya başladı.
İzlendiğini hissederek sürekli etrafına bakıp birilerini görmeye çalıştı. Ancak kimseyi görememek daha fazla tedirgin olmasına sebep oluyordu. Ölü köpeklerin üzerine toprak atarken bunu kimin ve ne amaçla yaptığını düşünmeye çalıştı.
Aklına Uğur'dan başkası gelmezken, Aslı'ya bu denli aşık olmuş sevgiyi tatmış bir adamın böylesine kötüleşebileceğini aklı almıyordu. Bir şekilde bu adamın durdurulması gerekiyordu. Ama bunu nasıl yapacağına dair de pek bir düşüncesi yoktu.
Kendi adına en küçük bir korkusu dahi olmazken, İnci'nin yanındaki varlığı endişelendiriyordu. Benzeri sebeplerden kasabadan kalkıp şehre dönmüşlerdi, geri döndüğünde suların durulmuş olacağını sanarken her şeyin kaldığı yerden devam etmesi canını sıkıyordu.
Aklına birlikte yeniden şehre dönsek düşüncesi gelse de, bu sefer de şehrin kendisine yaşattığı drama saplanacağını düşünüyordu. İlk kez kendisini çaresiz ve sıkışmış hissetti.
Dinlenmek için yaslandığı ağaçta düşünürken aklına sabahki yaşadığı sevişme geldi. Hafifçe gülümsetirken aklının bir köşesi acaba diyordu. Ancak kendisi de biliyordu ki silip atamayacağı bir sevgiydi, affetmek için can attığı kadına neyin eziyetini çektirecekti. Bir insan eğer gerçekten pişmansa bunu söylediği ilk an zaten hissettirir. Uzatıp küs kaldıkça karşısındakinin keşkelerini arttırtıkça ne değişecek ki! Değiştiremediği geçmiş hataları kabul edip sevdiğini bağrına basmalı insan. Zaten vicdan bir insana verilecek en büyük ceza olmalı. Ali Karan vicdandan çok sevginin büyüklüğünün peşine gitti. Seviyordu, sevdiğini istiyordu, her şeye rağmen...
Elinde küreğiyle eve doğru ilerledi. Kendi yürüyüşünün çıkarttığı sesten başka bir sesin daha olduğunu duyuyordu. Olduğu yerde durup dinlemeye çalışınca o ses de yok oluyordu. Kendisini korku filminin tam ortasındaymış gibi hissetti. Eve doğru ilerlemeye devam etti. Ve varmaya yakın bir noktada hızla arkasına döndü. Bir silüet görmeyi planlarken başka bir köpeğin peşinden geldiğini gördü. Yine de etrafına bakında. Ardından seslendi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANCI
RomanceNişanlısının ölümüyle kendisini ormanlık bir labirentte bulan adam, tek başına doğru yoldan çıkmaya çalışır. Tek amacı adalet iken labirentin karşı tarafından koşarak gelen kadın yalnızlığına yoldaş olur. Ruhen yaralı bir adam ile kim olduğunu dahi...