Hava henüz aydınlanmadan uyanan Poyraz, sabahın sesini dinledi. Işıkları yakmayı düşündüyse de yatağından kalkmadı. Hala gördüğü rüyayı düşünüyordu. Gördüğü rüya da neydi öyle? Bu bir kader miydi? O an kararını verdi. Arkadaşlarıyla konuşmalıydı.
☆
Saat 05.10 da Mehmet'in alarmı gürültüyle çaldı. Mehmet gözlerini zorlukla açıp yatağından kalktı. Alarmı kapattı ve bir bardak soğuk su içmek için mutfağa gitti. Erken kalkmayı alışkanlık haline getirmişti, güneşin doğuşunu seyretmeyi severdi. Her günün karşısına yeni bir fırsat çıkardığını düşünürdü. Odasına döndüğünde Poyraz'dan gelen mesajı gördü. Şaşırdı. Mesajı açıp okuyunca suratı asıldı.
"11. Şehir Parkı'nda. Gelmelisiniz, çok önemli."
☆
Merve her zamanki gibi yapbozu tamamlayamamıştı. Saat 9'da kahvaltısını yaparken aklı hala yapbozdaydı. Psikiyatristiyle olan randevusunu erkene almalıydı. Doktorun sekreterini aramak için telefonunu eline alınca Poyraz ' ın mesajını gördü.
☆
Nergis 9.30 da evden çıkıp sabah gazetesini aldı. Babası bu karamsar haberleri ne diye okuyordu ki? Eve gelip babasına gazeteyi verdi. Telefonuyla oynamaya başladı. 5 tane mesaj gelmişti. Poyraz'ın mesajı aniden dikkatini çekti.
☆
Yeşim saat 10 ' da Elvis plaklarını babasından nasıl aşıracağını planlıyordu. Kahvaltıdan sonra odasına gitti ve telefonunu aldı. O sabah Elvis plakları yerinde kaldı.
Saat 11'de Poyraz arkadaşlarının gelmesini beklerken simit almaya karar verdi. Bir yere geç kalmaktan nefret ederdi. Sonra sokağın başında arkadaşlarının karşılaştığını görmüş, kendini toparlamıştı. Heyecanlıydı, ellerini ceplerine tekrar tekrar sokup çıkarıyordu. Arkadaşları ona yaklaştı. Poyraz derin bir nefes aldı.
"Geldiğiniz için teşekkür ederim." dedi. Kafasının karışık olduğu her halinden belliydi.
"Geliriz tabi, önemli bir şey olduğunu söyledin. Ne oldu Poyraz, kötü bir rüya mı gördün?" dedi Yeşim. Poyraz içini çekti. Bir an ne diyeceğini bilemedi. Sonra "Aslında evet, dün gece bir rüya gördüm" diyerek söze başladı.
"Birkaç tane tahta sandalye, üzerinde beşimizin isimleri yazılıydı. Ortada yuvarlak bir masa vardı. Bir kılıç ve safir bir yüzük gördüm. Kılıç masada saplıydı ve hayatımda gördüğüm en büyük kılıçtı. Garip bir rüyaydı."
Mehmet söze karıştı.
"Sanki başka birşey daha var, bizi rüya tabiri yapmak için çağırmamışsındır buraya.""Haklısın, işte sizi çağırmama neden olan şey de yanımda." dedi Poyraz, cebinden safir yüzüğü çıkardı.
Üzerinde aslanlı bir arma olan yüzük ışıkta onu büyülenmişçesine seyreden gençlere göz kırpıyordu.
Poyraz "Size mesajı attıktan sonra bunu yastığımın altında buldum." dedi.
Yeşim yüzükteki armaya dikkatle baktı. Bir şeyler okumuş olmalıydı bu arma hakkında. Ama neydi?
"Tabi ya! Bu Britanya kralı Arthur ' un yüzüğü."
Yeşim heyecandan sandalyesinden zıplamıştı. Diğerlerinin tuhaf bakışlarına aldırmadı. Yeşim hep böyleydi, heyecanını dizginlemeyi bilmezdi.
"Sakin bir şekilde bize neler olduğunu anlatır mısın Yeşim?" dedi Nergis. Yeşim'in yanakları kızardı.
"Üzgünüm, haklısın. Zamanın birinde Britanya'da Uther adında duygusuz ve zalim bir kral varmış. Büyü ve benzeri güçlerin kötü amaçlarla kullanıldığına inanmış ve bütün ülkede yasaklamış. Basit bir nedeni var, karısı doğum yaparken ölmüş ve doğurtan druidin büyü yaptığını düşünüyorlarmış. Evet, büyü yapılmış ama prens Arthur un sağlıklı doğması için yapılmış. Druid ebe Kraliçe nin öleceğini kestirememiş her nedense. Uther söylenenlere kulak asmamış ve büyüyü yasaklamış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)
Science FictionZÜMRÜD-Ü ANKA SERİSİ -2 Hiçbir insan sıradan değildir, her birinin kendine has yetenekleri vardır. Süper kahraman olmaya gerek yok, eğer kontrollü davranırsanız, dünyayı kurtarabilirsiniz. Sıradan olduklarını sanan beş genç bir gün yeteneklerinin ve...