"Kimdi onlar? Bizden ne istiyorlar?"
Merve'nin sorusu havada bulut gibi yayıldı. Yarasa gülümsedi.
"Bizi korkutmaya çalışıyorlar küçük hanım. Ve galiba amaçlarına ulaştılar."
"Korkmadığımı söyleyemem. Ama birkaç bencil insanın eline koz verecek de değilim." dedi Merve. Yeşim gülümsedi. Aynı şeyler onun aklından da geçiyordu çünkü.
"O zaman harekete geçelim." dedi. Poyraz'ın ona ters ters baktığını görünce homurdandı. "Yanlış bir şey mi dedim?"
"Plansız hareket etmek faciaya yol açabilir." dedi Kane. Poyraz onayladı.
"Aynen. Hem bize neler gösterdiğini bir tek Kane yorumlayabilir. Eğer anlatmayı düşünüyorsanız."
"Seninkinin Sezgin'le ve ailenle ilgili olduğunu duydum." dedi Kane. Poyraz şaşkınlıkla ona baktı. "Nereden bildiğimi merak ediyorsan, sayıklıyordun. Gerçek yaşamında da uyurken sayıklıyorsun galiba."
"Evet, annem birkaç kere şahit olmuş. Buradakiler dışında genelde rüyalarımı hatırlamam." dedi Poyraz. Jeremy'e döndü. "Eğer bir bir çeşit hipnoz altındaysak bu sizi neden etkilemedi?"
"Bilemiyorum." dedi Jeremy, stresten sakallarını kaşıyordu. "Belki de bizim geçmişimiz olmadığı için. Eğer bir aileye dahil değilseniz genellikle Kızıl Anka tarafından geçmişiniz silinir ve kalıcı eleman olarak alınırsınız. Bu işlem herkese yapılmaz, genellikle tedavi amaçlıdır." Yanakları kızardı. "Belki de geçmişimde tedavisi zor bir travma vardı, Kızıl Anka da hafızamı temizleyerek beni bünyesine kazandırdı."
Bu işlem hepsine biraz tuhaf gelmişti ama üzerinde durmanın bir faydası yoktu. Can alıcı tek bir soru vardı ve Nergis onu bulup tam zamanda sordu.
"Plan nedir sevgili dostlarım? Bu saçma sapan bilinçaltı çetesini nasıl çökerteceğiz?"
Tek bir cevabın, tek bir adamın, ve tek bir merkezi üssün varlığı onları hedefe götürecekti.
☆☆☆☆
Değişim Topu parmakla oynanması zevkli bir şeydi. Kane onu ortaya aldı. Üssün ortasında koyu renkli, kaliteli bir İran halısı, mumlar ve rahatlatıcı kokular vardı.
"Ben burada Emmanuel Toricetti'yi ararken siz de bedenini alıp buraya getirmeye çalışacaksınız. Olay bu kadar basit."
"Alaaddin'in sihirli halısıyla mı?" dedi Mehmet. Gergin hava kahkahalarla dağıldı. Kane hiç alınmış görünmüyordu.
"Bu şehirde binlerce zihin var, ve o zihinlerin binlerce yansıması. Onları bulmak kolay, ancak içlerinden hangisi doğru anlamak için uçan halıya ihtiyacım var." Oradakilerin ona boş gözlerle baktığını görünce omuzları çöktü. "Boş verin. Bana iletişime geçebileceğimiz bir alet verin yeter."
"Bir değişim topun var zaten. Bizimle irtibata geçmek için onu kullan." dedi Ginna.
Kane bir süre sonra onları duymadı. Çıkıp gittiklerini bile hissetmemişti. O artık doğru insanı arıyordu. Trilyonlarca insanın içinde onu bulmak hiç de kolay değildi. Uzay kolonisine bile kaçırılmış olabilirdi.
Bir süre daha yoğunlaştı. Ona çok yaklaştığını anlamıştı. Değişim topu gümüş renginde parlamaya başladı, batan güneşin ışığı onun rengini almıştı. Bir sürü bariyerle karşılaştı. Zihni kale surlarıyla çevriliydi. 'Emmanuel, sen kendine ne yaptın böyle.' Kane güçlü bir kahindi, öyle olmalıydı. En azından buna güvenerek kalenin girişini aradı. Sonrası beyaz bir ışık...
☆☆☆☆
Düzenlenmiş onlarca verinin çevresinden akıp gittiğini görebiliyordu. O sırada gördü Emmanuel'i. Biraz yaşlanmış görünüyordu. Kırlaşmaya başlamış sakalları düzgün kesilmişti, kahverengi gözleri kızarmıştı ve endişeli bakıyordu. Kane bir önceki görüşünde adamın daha dik durduğunu fark etmişti.
"Hasta olduğumun farkında değiller." dedi adam. Yorgun gözlerini Kane'e dikti. "Onların istediği şeyi yapınca beni emekli edeceklerini söylüyorlar ama bu boş bir çuval gibi kenara atılmaktan farksız."
"Neyin peşindeler?" dedi Kane. Emmanuel in yorgun gözleri alaycılıkla parladı.
"Büyük İskender neyin peşindeydi Kane? Osmanlı Sultanları? Hitler? Sezar? Dünyanın bütün hükmedenleri neyin peşindeyse onlar da onun peşindeler. Zihinlere hakim olmak istiyorlar."
Kane titredi. Emmanuel'in zihninde serin bir rüzgar esmişti. Bu adam neler yapıyor böyle? Birden bire akan veriler kayboldu, bir ceviz ağacının altındaydılar şimdi, Esen rüzgar tatlı bir melteme dönüşmüştü. Büyük bir şerbet çanağının durduğu ceviz ağacından masaya baktı. Emmanuel tahta bardaklara şerbet doldurdu.
"Hayatın boyunca böyle bir şey içmemişsindir. En tatlı şaraplardan bile tatlı bir meyve şerbeti. Al lütfen."
Kane içti, dünyanın renkleri bedeninin her zerresine yayılmışçasına bir ferahlık duydu. Emmanuel gülümsedi.
"Biliyor musun, insanlar bunları yıllar önce yapabiliyorlardı. Şimdi güneşin tadını, çimenlerin serinliğini hissedebilen kaç çocuk kaldı?
Kane yutkundu. Soğuk şerbet boğazını dondurmuştu.
"Bana anlatmaya çalıştığın şey ne?"
Emmanuel gülümsedi.
"Bazılarının anladığı üzere, geri zekalı değilim. Bunlara sahip olan bir insanlık hayal ediyordum. Belki senin arkadaşların hala o çağlarda yaşıyordur. Bu hükmedenlerin yapmaya çalıştıkları şey insanı insan yapan her şeyin yok olması. Benim zamanımda bunu önlemek için bana bu üstün zeka verildi."
Kane'in kafası karışmıştı ama soru sormaya çekiniyordu. Son derece tehlikeli bir zanla irkildi. "Sen... Peygamberlik mi iddia ediyorsun?"
Emmanuel kahkaha attı. Doğrusunu söylemek gerekirse, kapı gıcırtısı gibi bir kahkahası vardı.
"Hayır dostum, asla öyle bir şey iddia edemem. Ama bana bir lütuf verildiğini ve bu işte Tanrı'nın bir parmağı olduğunu söyleyebilirim." İrkildi. Vakit dolmak üzereydi.
"Beni onlardan Zümrüd-ü Anka kurtarabilir mi?"
Kane düşündü. Böyle bir söz oldukça riskliydi.
"Anka'nın bugüne kadar bizi yapamayacağımız bir şey için görevlendirdiğini hatırlamıyorum." dedi en sonunda. "Seni Kızıl Anka kurtaracak."
Emmanuel gözlerini kapattı.
"Şükürler olsun." Tekrar Kane'e baktı, güneşi kıskandıracak bir gülüşü vardı. "O halde senin burada bir işin kalmadı. Benim nerede olduğumu çoktan buldun."
"Evet." dedi Kane. Bulmuştu. "Ama söylemen gereken bir şey var. İçlerine nasıl sızacağız?"
Emmanuel bir makineli tüfek gibi konuşmaya başladı.
"Elinizde yetenekli gençler var. Onları kullanın. Hemen buraya uçmalı ve hızlıca bir oyun kurmalısınız. Vakitsizlik içinde vakit yaratın."
'Söylemesi kolay.' diye düşündü Kane. Bir sürü veriyi bir araya getirmesi gerekiyordu ve vakit denen şey ona hiç yardımcı olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)
Science FictionZÜMRÜD-Ü ANKA SERİSİ -2 Hiçbir insan sıradan değildir, her birinin kendine has yetenekleri vardır. Süper kahraman olmaya gerek yok, eğer kontrollü davranırsanız, dünyayı kurtarabilirsiniz. Sıradan olduklarını sanan beş genç bir gün yeteneklerinin ve...