Genç kız pencereden gelen soğukla ürperdi. Kalktı ve pencereyi kapattı, yerine dönmeden önce penceresinden telaşlı insanlara baktı biraz. Onlar yaşamayı biliyordu, kız yaşamın kelime anlamını bile kaybetmişti.
Soluksuz kaldı bir an. Cehennem azabı gibi geçecek üç dakika daha. Odadaki oksijen onu boğuyor gibiydi. Zorlukla yürüdü, morfin şişesini bulmak için ecza dolabına kadar. İğneyi derisine batırdığı anda bütün kasları gevşedi. Yüzüne küçük bir gülümseme yerleşmişti.
Bir rüya.. Sonsuzlukta hapsolmasını istediği çocukluğundaydı şimdi. Gökyüzü pırıl pırıl parlıyordu. Geveze bir tarlakuşu eşini arıyordu. Tanrının ona lütfu idi bu çiğdem tarlası. Çiğdem çiçeğinin tatlı kökünü çok severdi.
Çiğdem çiçeği.. Tarla... Yağmur bulutları aniden geliyordu üzerine. Bir anda karardı bütün gökyüzü. Tarlakuşunun ötüşü bir karganın ciyaklamasına dönüştü. Ses boğuk bir kahkahaya çevrildi. Sesin geldiği yöne döndü. Oradaydı işte. İnsan formuna girmiş bir yaratık... Bağırmak istedi, yapamadı. Ağzında kan tadı vardı, dilinin olması gereken yeri boşmuş gibi hissediyordu.
Yaratık ona yaklaştı. Tam iğne izinden tuttuğunda kolunun geri kalanının çürüyüp yere düştüğünü gördü kız.
Gözlerini açtığında neredeyse akşam olmak üzere olduğunu farketti Damla. Evin dağınıklığını toparlaması ve ders çalışması gerektiği halde bunu veya başka bir işi yapmak istemiyordu. Delirmek üzere olduğunu düşündü fakat delirmediğini biliyordu. Birazdan kendi yalnızlığıyla birlikte oturup televizyon izleyecekti. Arkadaşları onu çoktan terketmişti. Ailesi ise..
Bir ailesi var mıydı?
Tuvalete gitmek için mecburen ayağa kalktığında birazcık kaçırmış olduğunu gördü ve o an ağlamaya başladı. Çaresizliğin iliklerine işlediği lanet olası günlerden sadece biri daha. Kendine acıyacağı onlarca günden biri daha.
Banyoya kadar zorlukla ilerledi ve duşunu aldıktan sonra kafayı vurup yattı.
Zilin ısrarla çaldığını duyduğunda kafasını kaldırmakta güçlük çekti. Kafa yerine bir beton taşısa bundan daha hafif olurdu. Delikten baktı ve dışarıda gençleri görünce kapıyı açmakta tereddüt etti.
Ancak kapıdaki kızlardan biri kapıyı açması için o kadar tatlı yalvarıyordu ki kayıtsız kalamadı.
"Merhaba." dedi kız. Gülümsemesi ve garip kızıl siyah saçları dikkat çekiciydi. Damla o kadar ağrı arasında ancak bu kadarını seçebilmişti. Neyse ki kız yavaş ve açık konuşmaya dikkat ediyordu.
"Ben Yeşim, bunlar da lise arkadaşlarım." Hepsini teker teker tanıttıktan sonra Damla'ya döndü. "Hepimiz üniversiteyi burada kazandık ve bize yardımcı olabilecek birini arıyoruz."
Defolun gidin. Ama Damla nedense bunu söyleyemedi, kıza elinden geldiği kadar dikkatli bir şekilde bakmaya başladı.
"Ben pek bilmiyorum. Şey..."
"Bize yardımcı olacak birini bulana kadar burada kalabilir miyiz?" Soru tabi ki Nergis'ten çıkmıştı. Arkadaşları hafifçe iç çekti. Damla iyice açılmıştı.
"Ev arkadaşları mı? Sanırım bu istediğim en son şey."
"İçeriye girip bir bardak su eşliğinde konuyu konuşsak olmaz mı acaba?" dedi Poyraz. Damla bu çocuğu sevmişti. Kibar bir ses tonu ve mavi gözleri vardı. Evet mavi gözler. Evet Ian Somehalder gibi.
"Pekala." deyip kapıyı usulca araladı. Misafirler saygılı bir biçimde ayakkabılarını çıkarıp bir köşeye koyduklarında Damla hayatının en heyecanlı anlarından birini yaşıyordu. İyi mi kötü mü olduklarını bilmediği gençler bir anda küçük öğrenci evine doluvermişti. Gözleri eve en son giren Mehmet'e takıldı, bu çocuk düzenli dövüş sporlarından birini biliyor olmalıydı, yürüyüşü bunu anımsatıyordu. Yakışıklı da çocuktu hani. Gülümsedi. Aferin Bayan Holmes.
"Kusura bakma, biz böyle biraz ani geldik buraya." diye başladı Yeşim. "Civarda öğrenci evi arıyorduk bulamadık, emlakçıya sorunca da tek başına yaşıyor dedikleri için biz de buraya geldik."
Damla merakla Yeşim'e bakıyordu.
"Hiç sorun değil ama benden ne istiyorsunuz hala anlamış değilim."
Yeşim önce arkadaşlarına baktı. Sonra mahçup bir halde Damla'ya döndü.
"Çok abes, belki biraz çılgınca ama bunu yapmak zorundayız. Acaba biz, burada bir müddet seninle kalabilir miyiz? Ev bulana kadar?"
Şok olmuştu Damla, hiç böyle bir şey beklemiyordu. Bir müddet düşündü ve erkeklere baktı.
"Hepiniz?"
"Özür dileriz ama buna mecburuz." dedi Poyraz. "Hem bu ev yeterince büyük, istesek birbirimizi görmeyiz bile."
Saçmalıyordu. Boynunu büktü. Bir yandan da Yeşim'in bu çılgınca planına nasıl evet dediğini bilmiyordu. Damla ise bu gençleri kırmamanın binbir yolunu düşünüyordu. Öte yandan yalnızlıktan sıkılmamış mıydı? Ne zararları olabilirdi ki?
Kızıl Anka'nın Bilinçaltı Programlama bölümü, kızın yavaşça beynine işliyordu bu düşünceleri.
"Ben bir çay koyayım da onunla beraber konuşalım." dedi sonunda. Daha iyi hissediyordu.
Yeşim "Limon da olsun lütfen." der demez dirseği böğrüne yedi. Poyraz buz mavisi gözlerle bakıyordu ona. "Olmasa da olur." der gibisinden bir şeyler geveledi. Damla gülümsedi. Çayı hazırlarken Poyraz'ın Yeşim'i kısık bir sesle payladığını tahmin edebiliyordu. Sevgililer galiba.
Zemin gözlerinin önünde dans etmeye başladığında düşünceleri de durdu. Morfin. Morfin alması lazımdı. Daha yeni almamış mıydı? Elindeki bardak titreyip düşerken tezgaha tutundu. Bir süre sonra geçti. Merve merakla mutfağa koştu.
"İyi misin Damla?" Derken bardağı gördü.
"Merak etme iyiyim. Biraz başım döndü o kadar." dedi Damla. Hızlıca konuşuyor, kalbi gümbür gümbür atıyordu. Bir sırrı kazara ifşa etmiş gibi. Merve bir an kayboldu ve elinde süpürge kürekle geldi. Onları daha önce banyoda görmüştü.
"Ben temizlerim. Hadi sen içeri geç."
"Ama.." diyecek oldu Damla. Merve elini kaldırdı.
"Çayları da getiririm. Git hadi."
Mahcubiyetin en üst noktasına ulaşmıştı artık. Yine de bir başka sorunun çıkacağını düşünmüyordu.
"Ev arkadaşlığı için gelmiştiniz galiba." dedi Damla. Yeşim onayladı.
"Evet, öğrenciyiz biz de senin gibi. Yeni geldik Ankara'dan."
"Kiranın dörtte üçünü kaldığımız sürece biz karşılarız." dedi Poyraz. Bunu yapabilirlerdi, Claude onlara isteseler daireyi satın alırdı ama buna gerek yoktu. Kızın maddi yükünü hafifletmekten başlamışlardı işe. "Sana da arkadaşlık ederiz. Bize çok uygun bu ev."
"Güzel fikir aslında." diyecek oldu Damla. Nergis atıldı.
"Ee, ev arkadaşlığı teklifimize ne diyorsun?"
'Biri şu kızın çenesini diksin.' Neyse ki Yeşim bu defa yüzüne maske yerleştirmeyi başardı. Damla ise içtenlikle gülümsüyordu.
"Arkadaşlığınız çok hoşuma gider. Tabi ki kalabilirsiniz.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)
Science FictionZÜMRÜD-Ü ANKA SERİSİ -2 Hiçbir insan sıradan değildir, her birinin kendine has yetenekleri vardır. Süper kahraman olmaya gerek yok, eğer kontrollü davranırsanız, dünyayı kurtarabilirsiniz. Sıradan olduklarını sanan beş genç bir gün yeteneklerinin ve...