28. Bölüm

250 31 28
                                    

Sultan Mehmed kafasında bin bir türlü düşüncenin dolaştığını gizleyemeyen buğulu gözleriyle haremdeki düzene bakıyordu. Yeni gelenler bir süre sonra dikkatini çekti. Bayezid kendisine doğru koştu. Sultan onun hafifçe başını okşadı ve Bayezid'in annesi Gülbahar Hatun'u ziyaret etti. 

Sultan Mehmed onunla konuşurken haremin büyük kapısındaki bir gölge, Nergis'in dikkatini çekti. Yeşim'in sol tarafında tiki olduğunu biliyordu, onun çığlığı basmasını istemediğinden diğer taraftaki Merve'yi dürttü. Doğrudan padişahı gözetleyen gölge, fark edildiğini anlamış olacaktı ki, hemen kayboldu. 

"Bir gölge vardı." diye fısıldadı Nergis. Yeşim de onu duymuştu.

"Nerede?" diye fısıldadı.

"Kapıda. Görüldüğünü anladı galiba, hızla kayboldu."

Yeşim bunu aklının bir köşesine not etti.

☆☆☆☆

Sarayda günler günleri kovalıyor, aynı sakinlikte hayat akıp gidiyordu. 

Mehmet ocaktan çıkıp saray avlusunda biraz nefes almak istedi. Sonra cariyelerden birini gördü. 

Henüz Müslüman olmadığı aşikardı, kumral, saçları beline kadar uzun peri gibi bir kızdı. Mehmet bu güzellikten başı dönmüş bir şekilde duvara yaslanmış, öylece bakıyordu. Mehtabı seyredercesine dalgın ve bir su birikintisi kadar hareketsiz...

Kız Mehmet'i fark etti. Bir gülümseme gönderdi çocuğa ve etrafına bakındı. Çekincesi yok gibiydi. Uzun elbisesini eteklerinden tutarak Mehmet'e yaklaştı.

"Bir emriniz mi var şehzadem?"

Anlaşılan kız asker ile şehzadeyi bile ayıramıyordu. Saraya yeni gelmiş olmalıydı.
Mehmet gülümsedi. Şaşkın bir gülümsemeydi bu.

"Yok, sadece seni gördüm." diyebildi. 

Kız da gülümsemesine karşılık verdi. Resmen ışıldıyordu gün ışığı altında. 

"Adım Şahsenem, sarayda yeniyim. Sizin adınız nedir?"

"Mehmet."

Kız birden heyecanlandı. "Sultan Mehmet gibi" dedi dili sürçerek. Mehmet sadece başını salladı. O sırada haremden çıkan bir kalfa, telaşla kızı çağırdı. 

Sonrasında Mehmet Yeşim'i gördü. Güllerin arasında duruyordu. Soru soran gözlerle bakıyordu sadece. Mehmet başını eğdi.

Sanırım aşık oldum.

Farklı bir duyguydu bu. Beyninde fırtınalar oluşturabilecek kadar güçlü ve kelebek kanadı kadar hassas hissediyordu kendini. 

Yeşim kaşlarını kaldırdı. Anlamıştı. Her zaman anlardı. Bana kalırsa göremediği tek şey Poyraz'ın kalbiydi ama şu an neler döndüğünü sadece o biliyordu. 

'Eğer aşık olursa işler gerçekten çok karışacak.'

☆☆☆☆

Kız tekrar geldi, on dakika kadar sohbet ettiler ve Mehmet oradan ayrıldı. Yeşim için çok uzak bir mesafe değildi, sonradan avluya geri dönen kızın davranışları dikkatini çekti. Etrafı kolaçan ediyordu. Mehmet gittikten sonra bile aynı şekilde etrafı taradı. Tam zamanında otların arasına çekilen Yeşim bu kızdan iyice huylanmıştı. Kız da sonradan hareme doğru hareketlendi. Sonra da harem ağalarından biriyle Poyraz ve Kane'e haber gönderdi.

'Gece, dolunay göründüğünde ve herkes uykuya daldığında, haremin bahçesinde buluşalım.
Mehmet'e söylemeyin.

Gün olaysız sona erdi.

Kuşların habercisi Baykuş, çalıların arasında sessizce olan biteni dinlemeye hazırlandı. Merve ve Nergis, hala neler olduğunu inatla söylemeyen Yeşim'i konuşturmak için boşuna çabalıyorlardı. Yeşim Poyraz ve Kane'i beklemekte ısrarcıydı.

Sonunda Kane ve Poyraz da bahçeye geldi. Suratları asıktı ama kızları görünce gülümsediler.

"Özlemişim sizi kızlar." dedi Poyraz. Kane daha ciddiydi. 

"Neler oluyor gecenin bir yarısı? Dediğin gibi Mehmet'i uyandırmadık."

"İyi yaptınız." dedi Yeşim. "Önemli bir problemimiz var."

"Nedir?" dedi Poyraz kaşlarını çatarak. Yeşim derin bir nefes aldı ve konuştu.

"Mehmet aşık oldu."

☆☆☆☆

"Nasıl anladı?" diye sordu Claude şaşkınlıkla. Programlama ekibi de nefeslerini tutmuş onları izliyordu. Lysa gülümseyerek başını salladı.

"Uzun zamandır arkadaşlar. Biz de uzun süredir birlikteyiz. Aralarındaki bağ, belli bir geçmiş birikiminden kaynaklanıyor. Sen benim her tepkimi ezbere bilirsin. Ben de seninkini."
Claude büyük saydam ekrana bakmaya devam etti. Zach ve diğer tim elemanları da onunla birlikteydi

"Hadi, işlerini biraz daha kolaylaştıralım." dedi ve düğmeye bastı.

☆☆☆☆

Mehmet içinden geçen seslerin karmaşası içinde boğulurken -ki bu seslerden bazıları Kızıl Anka Timi'nin başının altından çıkıyordu fakat o bunu bilmiyordu- arkadaşları da aralarında tartışmaya devam ediyordu.

"Hata yaptık." dedi Yeşim. "Anka'dan bir koruma büyüsü istemeliydik. Ya da Kane yapmalıydı."

"Ben kahinim ve büyü güçlerim sınırlı." diye itiraz etti Kane. 

"Neyi ne kadar yapabiliyorsun bilmiyoruz Kane." dedi Merve. Sesi oldukça kibardı.

"Neyse ne." dedi Poyraz. "Benim kafam da romanını tasarlarken kaybolmuş bir yazar kadar karışık. Şimdi, Mehmet aşık oldu, o ayrı mesele bir şekilde atlatacak. Ancak hala casus hakkında net bir fikrimiz yok."

"Bunu bu kadar basitleştirdiğine inanamıyorum Poyraz." dedi Yeşim. Poyraz gözlerini devirdi ve sessiz kaldı. 

"Sizin bu konuyla ilgili sabaha kadar tartışabileceğinizi biliyorum ancak şimdilik bir plan yapmamız gerekiyor. Aradığımız casusu nasıl bulacağız?"

Kane bunu söylediği zaman hepsi derin bir uykudan aniden uyandırılmış gibi irkildiler.
"Az daha sabır." dedi Poyraz. Sonra aklına geldi.

"Nergis, sen şu Şahsenem denilen kızla yakınlaşsan iyi olabilir. Çabuk arkadaşlık kurabiliyorsun. Bir ağzını arasan güzel olur."

Nergis başını salladı.

"Mehmet için ne yapacağız?"

"Zamanı gelince." dedi Poyraz. "Gölgeler bile aydınlanır."

Ben Zümrüd-ü Anka'ya başlayalı beş sene olmuş :') Tam da bugün, eylülün on altıncı günü, elime kalemi alıp Zaman Yolcuları'na hayallerimi kazımışım. Muhteşem bir his.
Zümrüd-ü Anka'nın küllerinden doğduğu bu gecede bir bölüm daha yayımlamak istedim. Tahmininden kısa bir bölüm oldu. Bakalım :)
Anı defterine göz atmayı unutmayın.
Belki yeni çalışmam Melodilerin Öyküsü'ne de bir bakarsınız ;)
Multideki arkadaş da Mehmet :)
Sevgiyle kalın.

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin