Gölgeler arasında beliren küçük bir parıltı..
Cjeste karabasanlarla dolu bir kaleydi ve herkes bunun farkındaydı.
"Renk sembolizminden nefret ediyorum." dedi Poyraz. Kalenin günbatımında solukça ışıldayan kırmızı bayrağına baktı. "Hangi deli onu oraya dikmiş ki?"
Yeşim bayrağa baktı.
"Hadi gidelim." dedi. Sesindeki nefreti saklamayı becerememişti. Çarşının ortasında yürürken gözleri dilenen çocukların ve yiyecek tezgahlarının üzerinde dolaşıyordu. Aç olduğu her halinden belli olan bir çocuk tezgaha yaklaştı ve kaşla göz arasında bir elma çalıverdi.
"Seni küçük velet!" diye bağırarak dükkandan fırladı biri, muhtemelen manavın sahibiydi. Yeşim düşünmeden adamın ve çocuğun peşine takıldı, hızlıydılar fakat Yeşim de çevikti. Poyraz'ın ona seslenmeye fırsatı bile olmamıştı. Adamın elinde tuttuğu kırbacı ve öfkeden kıpkırmızı olmuş suratını görünce neler olduğunu anladı.
Seni aptal kız. Bir kere de başını belaya sokma be.
Yeşim bir şahin kadar hızlıydı ancak atmacaların dikkati ve sabrı onda yoktu. Kırbacın havaya kalktığını ve kulak çınlatan sesiyle kızın sırtına indiğini gördü Poyraz. O an kendini kaybedip adama saldırdı.
"Ne yaptığını sanıyorsun lan sen?"
Yeşim sırtının acısını unutarak şaşkınca kafasını kaldırdı. Poyraz'ın öfkesi adamın sağ gözünde bir morluğa dönüşmüştü. Adam elbette karşılık verdi, ancak Poyraz onu savuşturdu. Yine de sağ omzuna esaslı bir yumruk yemişti.
"Şu velet benim elmalarımdan birini çaldı! Bu sürtük de onu korumaya çalışıyor!"
"Ne dediğine dikkat et! dedi Poyraz. Yeşim titremeye başlamıştı. Derken Mehmet yetişti ve adamı kollarından sıkıca kavrayarak olduğu yere mıhladı. Merve ve Nergis Yeşim'i tutarken, Kane de Poyraz'ı zapt etmeye çalışıyordu. Pazardaki insanlar da olanları merakla seyrediyor, haç çıkarıp dua ediyorlardı. Ne de olsa pazarın ortasında böyle şiddet olayları nadiren görülüyordu.
Adam çocuğa baktı.
"Paramı öde velet."
"Önce hesap ver." dedi Poyraz. Mehmet adamın dizlerine vurarak çöktürdü. Adam pis pis sırıtıyordu.
"Sen kimsin? Transilvanya voyvodası mı? Neden hesap verecekmişim?"
Poyraz esaslı bir yumruk atıp adamın burnunu kırdı.
"Benim sevgilime böyle bir yanlış yaparsan elbette hesap vereceksin."
"Sakin ol." dedi Mehmet. Adamı tutmaya devam ediyordu. "Burada olmaz."
"Evet, burada olmaz." dedi bir kadın. Koyu kızıl saçları ve sert yeşil gözleri vardı. Gençti, en fazla 23 idi yaşı. Sigarasını yere atıp gençlere doğru yürüdü. Duraksadı. Kalabalık onlara ilgiyle bakıyordu.
"Dağılın." dedi kadın otoriter bir sesle. Sessizce dağıldı kalabalık. Kadın kederle iç çekti ve adama baktı.
"Onunla ben ilgilenirim." dedi usulca. Adamı tutup yerden kaldırdı ve Yeşim'e baktı.
"İyi misin cesur kız?"
"Kimsin?" diye sordu Yeşim kısaca. Kız rahatladı.
"Düşünebildiğine göre iyisin. Adım Christina Rumanchek, rehberiniz benim. Bir zamanlar arası casusum yani sizler gibi çeşitli zamanlarda görev alıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)
Khoa học viễn tưởngZÜMRÜD-Ü ANKA SERİSİ -2 Hiçbir insan sıradan değildir, her birinin kendine has yetenekleri vardır. Süper kahraman olmaya gerek yok, eğer kontrollü davranırsanız, dünyayı kurtarabilirsiniz. Sıradan olduklarını sanan beş genç bir gün yeteneklerinin ve...