V. Kısım 38. Bölüm

285 31 45
                                    

Renklerin en safının beyaz olduğunu söylerler. Peki nasıl oluyor da beyaz, bütün renkleri içinde barındırarak saf kalabiliyor?

Beyaz Oda'da sakinlik hakimdi. Sarı-pembe tüylü kuş, usulca kanat çırparak masanın üzerine fanusu bıraktı. Sonra da kayboldu. O sırada masanın biraz daha ilerisinde duran karton bir kutu dikkatlerini çekti. Mehmet kutuyu aldı ve masanın üzerine koydu. Arkadaşları da kutunun başına toplanmıştı. Açtıklarında gördükleri ipuçları onları şaşırtmıştı.
Kutunun içinde kağıt ve pusula vardı. 

Anka o sırada içeri girdi. Gençler ayaklandı. Yüzünde bir gülümseme vardı kızıl kanatlı kuşun. Gözleri mavi yıldızlar gibi parlıyordu. 

"Yorgun görünüyorsunuz." dedi. Yeşim kızıl-kahve saçlarının dağıldığını o sırada fark etti. 

"Dinlenin. Yolculuğunuz daha da zorlu bir hal alacak." dedi Anka ve oradan ayrıldı. Duş alıp harika bir uyku çektiler. 

Uyandıklarında Mehmet rüyasını Anka'ya anlattı.

"Bir saldaydım. Hava bulutluydu ve yağmur yağacak diye çok korkmuştum. Sonunda pusula kullanarak sağ salim karaya çıkmıştım. Sonra siyahlara bürünmüş iki adamın bana doğru geldiklerini gördüm. Beyaz yakalarını görünce de bu adamların rahip olduğunu anladım. Elimdeki pusulayı gördüler ve beni yakalayarak nemli bir mahzene tıktılar. Mahzende ürkütücü gölgeler vardı."

Poyraz bu rüyayı ve kağıdı düşündü. Nereye gideceklerini tahmin ediyordu. Anka başını salladı ve fanusa gagasını uzattı. Kağıdı Mehmet'in avuçlarına koydu.   

Mehmet gümleyen kalbiyle kağıdı açıp okudu.

"Rönesans ve reform. Uff. Bana niye böyle zamanlar rastlar bilmiyorum. Tarih dersini dinlerken bu dönemden çok sıkılırdım."   

Yeşim içten bir gülümsemeyle bakıyordu Mehmet'e. Yanındaki volkanın sorularla boğuştuğunu fark edememişti. Poyraz donuklaşmıştı adeta. İçindeki alev buzların üzerini kaplayamıyordu.

Kafasında sorular vardı.  

"Bizi ne için kullanıyorsun?"

Bilge kuş, kendisine yöneltilen bu soruyu bekliyordu. Çünkü mavi alevin yansıttığı parlaklığı görmüştü. Buz da yakar. 

"Sizi dünyanın kurtuluşu için seçtim."

"Neden biz? Bizi nereye sürüklüyorsun? Sonunu bilmediğimiz bir yolculuğa neden çıktık?"

"Çıktınız, çünkü bu Yeşim'in hayali ve Sezgin'in son dileğiydi." dedi Anka sakince.   

Poyraz kalakalmıştı. Duyguları adeta iç içe geçmiş gibiydi. Kuzeninin, ölmüş kuzeninin bu olaylarla ne alakası vardı?

"Sezgin.." dedi boğulurcasına. Anka başını salladı. Huzur dolu bir sesle. "Unut onu." diye fısıldadı. Poyraz kuzeninin aklından silindiğini hissetti. O kadardı. Saniyelik bir unutuş. Unuttuğunu hissetmek... 

"Şunu aklından çıkarma, bu timin çıkarları dünya barışının çıkarlarıdır. Tim asla birilerini kullanmaz. Siz seçilmiş olanlarsınız ve hepinizin bir yarası var. Bu yaraları onarmak da bizim size olan borcumuz. Etrafına bak. Beyaz Oda bir hapishane mi? İdrak etmen gerekiyor. Zaman çizgileri değişiyor, yeniden yapılanıyor ve dünya düzene giriyor. Sen de yeniden doğuyorsun. Arınıyorsun. Hepiniz aynı durumda değil misiniz? Kızıl Anka bu projeyi ilk defa uyguluyor ve bu son derece gerçek. Her şey gerçek. Unutma Poyraz, biriniz bile bundan şüphe duyarsanız bu görev sona erer ve asla evlerinize dönemezsiniz. Ve kıyamet başlar. Zaman çizgileri birbirine geçerek yok olurlar ve evren de zamanla beraber yok oluş sürecine girer. Siz de buradan çıkamazsınız. Sonsuza dek."

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin