39. Bölüm

251 31 27
                                    

Kız karşısındaki gençlerin neden tepki vermediklerini merak ediyordu. Uzun boylu ve güzel yüzlüydü, hafif kiloluydu fakat esnekliği kilolarını görünmez kılıyordu adeta. Gençleri şaşırtan onun giriş şovuydu. 

Elektra sıkılmış olacak ki, kendini tanıtmaya karar verdi.

"Adım Elektra, Dijon'dan. Siz kimsiniz?"

Merve içtenlikle elini uzattı. Bu kıza kanı kaynamış olmalıydı, kolay kolay el uzatmazdı, geride durmayı tercih edenlerdendi o.

"Memnun olduk" dedi. Poyraz gökyüzüne bakıyordu. Elleriyle oynuyordu. Sonra buz mavisi gözlerini kızın üzerine dikti.

"Bu saatte ve bu devirde bir genç kızın dışarıda dolaşması ne kadar doğru?"

Kızın vücudundaki kan hızla çekildi, göz bebekleri büyüdü ve hüzünlü gözleriyle delikanlının gözlerine baktı.

"Ne biliyorsun ki. Tanımadan yargılamak ne kadar kolay. Her şeyin çevrende döndüğünü sanan aptallardan birisin."

Poyraz bu sözlerden sonra kendini topladı. Hata yaptığını anlamıştı. Başını kaldırdı ve Yeşim'in kızgın bakışlarını gördü.

'Özür dilemelisin.'

"Özür dilerim." dedi usulca. Elektra gülümsedi.  

"Önemli değil. Ben zaten buraya kaybettiğim ailemi bulmaya geldim. Sirkin sahibi Mr. Beast beni 7 yaşlarındayken kaçırdı. O zamandan bu yana onun her türlü işini yapıyorum."

Elektra yüzünü buruşturdu. Sonra ona gülümseyen dostunun yüzünü gördü. Ve tekrar gülümsedi.

"Alejandro ile geçen sene burada tanışmıştık."

"Yılanlarla korkuttuğun güne tanışmak mı diyorsun sen?" diyerek hoş bir kahkaha attı Alejandro. Elektra da ona katıldı.

"Üzgünüm, seninle tanıştığım günden önceki gece hayatımın en berbat gecesiydi." dedi Elektra. Sesinde bir parça hüzün vardı. Belki de dehşet hissi.

"Annemi hatırlıyorum. Sarı saçlarının rüzgarla gelen kokusunu, ellerinin yumuşaklığını... Köyümüze yapılan dehşet verici baskını... Hiçbirini unutmadım. Söğüt ağacımın minik dallarını hunharca ezen kraliyet adamları..."

Elektra gözyaşlarına hakim olamıyordu. Alejandro onu kollarının arasına aldı.

"Hiçbiri senin suçun değildi Elektra."

Elektra sustu. Biliyordu elbette. Ama şimdi bildiklerinin yarısını bilseydi, onlarca insanı ve ailesini kurtarabilirdi. Şimdi ise zalim bir sirk yöneticisinin kapanına sıkışmış zavallı bir kızdı.

"Oraya dönmek zorunda değilsin." dedi Fransuva. "Babamın lokantasında çalışabilirsin. Babamla konuşup iyi bir maaş vermesini sağlarım."

Elektra üzgün bir tavırla başını salladı.

"Bu imkansız Fransuva. Mr Beast beni bulur ve yaptıklarımın bedelini ödetir. Çok zalim bir adam o. Seni de riske atmak istemem."

Yeşim kararlı bir tavırla konuştu.

"Üzülme Elektra. Aileni bulacağız."
Elektra başını salladı. Rozetlerini ilk anda fark etmişti. Kızıl Anka Timi'nden haberdardı.

"Siz bunun için gelmediniz." dedi rozetleri işaret ederek. "Benim kabalığım. Affedin matmazel. Buradan ayrılmanız ve görevinizi yapmanız gerekiyor. Beni düşünmeyin. Arkadaşlarım yanımda olduğu sürece ben hep iyi olacağım."

Fransuva kızın elini tuttu. 

"Biz gidelim en iyisi. Hoşça kalın. Belki tekrar karşılaşırız."

Gençler uzaklaşırken kızıl gölge yakında olduğunu hissettirdi.

"Ne yapıyorsunuz bakalım?"

Yeşim kafasını çevirdi. 

"Bir kıza yardım etmeye karar verdik."

Anka başını salladı.

"Edebilirsiniz, ama göreviniz o değil. Yine de bağlantılar olabilir, ne de olsa burası bir paradoks alemi. Biliyorsunuz, bu dönemde ateşli silahlar kullanılmaya yeni yeni başlanıyor. Barut şu an önemli bir konumda. Rönesans devrinin başlamasına az bir zaman kala, bir silah kaçakçılığını önlemenizi istiyorum sizden. Devrin soyluları bu işin karanlık tarafında yer alıyor. Şüphelileri bulun, fakat şüphe çekmeyin."

Gün kızıla boyanırken, Eyfel meydanında bir kalabalığın toplandığını gördüler. Kalabalığın arasına karışıp neler olduğuna bakmak isterken Elektra ve arkadaşlarını gören grup onlarla birleşti. El birliğiyle kalabalığı yardılar ve tahta sahneye ulaştılar.

Süslü elbiseleriyle asaletten uzak bir şövalye sahneye çıkmış bir bildiri okuyordu. Söylediklerine göre bir cadı yakalanmıştı ve şafakla beraber meydanda yakılarak infaz edilecekti. Sahneye cadıyı getirdiler. 56 yaşında beli bükülse de yüzü güzel bir kadındı bu. Yüz hatları keskindi. Darmadağın olmuş saçlarının arasında yıldızlar gibi parlayan bir çift göz, kurtarılmak için yalvarıyorsa da duruşunda teslim olmuşluğun verdiği rahatlık seziliyordu. Elektra hıçkırdı. Kendini tutamıyordu. Kalabalığın cadıyı lanetleyen sesi uzak geliyordu artık ona. Sarsılıyordu genç kız, Alejandro ve Fransuva hemen kızı kollarından tutup kalabalıktan uzaklaştılar. Onlar uzaklaşırken rahibin gür sesi uğultular arasından bile rahatlıkla seçiliyordu.

"Yüce İsa ve Meryem Ana'nın huzurunda, büyük bir günah işlemiş bu kadını aforoz ediyorum. Marie Antoinette Trikosavian, lanetli bir cadıdır. Ve şafak vaktinde idam edilecektir."

'Siz cadı görmemişsiniz.' dedi içinden Mehmet. Edinburgh'da yaşadıkları dehşet hala aklındaydı. Ama Elektra neden gözyaşlarına boğulmuştu birden bire?

Fransuva bir bardak su bulup Elektra ' ya uzattı. Kızın boğazına bir yumru oturmuştu adeta, suyu yutamadı. Biraz olsun sakinleşince Yeşim kızın elinden tuttu. Gözleri güven verircesine ışıldıyordu.

"Elektra, sana ne oldu? O kadını tanıyor musun?"

Elektra hıçkırdı.

"Tanımamam imkansız. Kaç kişi Marianne Antoinette Trikosivan gibi nadir bir isme sahip olur ki? O benim annem, yıllardır aradığım annem."

☆☆☆☆

"Claude, inanılmaz akıllıca bir hareketti bu."

Programlama ünitesinde bulunanlar Claude'un bulmacaya önemli bir katkısı olan cadı fikrini sevmişlerdi. Onun aklından geçenin daha farklı bir şey olduğunu anlayan sadece Lysa idi. 

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedi Lysa. Claude diğer görevlere baktı. Kontes bölümüne kaydı gözleri ve karısına gülümseyerek şu cevabı verdi.

"Önlerine çıkacak tehlikelere karşı hazır olmalarını istiyorum." dedi sakince. Lysa şüpheliydi, asla kocasından değil, gençlerin dayanıklılık düzeyini henüz kavrayamadığından onlar için korkuyordu. 

"Travmalarıyla yüzleştirmeye kim karar verdi peki?" dedi Lysa. Claude Sezgin'i düşündü, Merve'nin babasını düşündü ve geriye kalan onca şeyi düşündü.

"Anka. Onların bu yolculuktan güçlü bireyler olarak çıkmasını istiyordu. Ben de istediğini yapacağım."

"Bu onları yıpratmaz mı?" dedi Lysa. Claude tekrar Edinburgh'da olanları düşündü. Derin bir nefes aldı ve nefesini verirken iç çeker gibi konuştu.

"Öldürmeyen acı güçlendirir. Karşılarına öyle olaylar çıkacak ki sevgilim, bu onlara asla unutmayacakları değerler kazandırır. Kızıl Anka işte böyle insanları değiştiriyor. Böylece dünya değişiyor ve gerçek gelecek daha da güzelleşiyor."

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin