Londra üssünde kırmızı alarm verilmişti ve Kızıl Anka alanları kırk sekiz saattir aralıksız çalışıyordu. Damon Wright'ın suç dosyası neredeyse tamamlanmak üzereydi. Ve casusu olduğu birtakım devletler onun suçlarını örtbas etmeye meyillilerdi. Tek amacı devlet kavramının rakibi olarak gördüğü Kızıl Anka'yı yok etmekti. Ve çeşitli devletlerden destek alma nedeni de buydu. Akli dengesinin sorgulanmaması da işlediği suçlardan kolayca sıyrılabileceği bir zemin yaratmak içindi.
Ve Claude Kropper, bunların hepsini biliyordu. Operasyon başarılı olduğunda bunların hepsini tek tek soracağını da biliyordu.
****
Damon, uçarak gelen kartalı karşıladı.
"Hoş geldin Zeus, ben de seni bekliyordum."
Claude kuşun garipliğini o zaman fark etti. Kuş, kartalla akbaba arası bir şeydi ve devasa pençeleri vardı. Gözleri pek iyi görmüyordu, ancak işitme duyusu çok gelişmişti. Kafasının üzerinde dikilmiş tüyler ve kanatlarındaki farklı kahverengi tonları, kuşun doğal bir yaratık olmadığını gösteriyordu.
"Zeus'un Prometheus'u zincirlediğini ve her gece kartalına ciğer ziyafeti verdiğini bilirsin. Peki Zeus bunu neden yaptı? Zavallı Prometheus ateşi çaldı diye." Gözlerinden zalimce bir parıltı geçti. "Ve bugün biz onların tragedyasını sergileyeceğiz. Açık gişe, tek perde olarak tabii. Ve Prometheus sen olacaksın. Cezanı çekmeye hazır mısın?"
Yaratık Claude'e yaklaştı, gagasını eğerek tuhaf tuhaf baktı ona. Claude gözlerini kapattı, artık yolun sonundaydı. Ailesini, Lysa ve Batu Han'ı düşündü. Onlara veda edemeyecek olması içini paramparça ediyordu.
Ve o anda bir okun tiz ıslığı duyuldu. Kuşun kafası paramparça olmuş, birkaç metre uzağa fırlayıvermişti.
Damon kafasını çevirdiğinde Lysa'nın acımasız gözleriyle karşılaştı. Lysa'nın elinde Claude'un çelik yayı vardı. Gümüşi ok, ateşin kızıllığına karşın bembeyaz parlıyordu.
"Bırak onu" dedi Lysa. Damon sırıttı.
"Bahsettiklerinden çok daha güzelmişsiniz leydi Lysa. Güzelliğinize cesaretiniz ayrı bir yakışıyor. Sizi de yakından tanıyorum, ama maalesef hedefim siz değilsiniz."
"Laf cambazlığını bırak." diye bağırdı Yeşim, Damon onları o zaman gördü.
"Vay canına, küçük ekibini de getirmişsiniz. Onlar hakkında her şeyi bildiğimi söylememe gerek yok sanırım. Ama konumuz onlar değil, benim sevgili kuşumun hesabını sormam gerekiyor. Onu çok seviyordum Lysa. Şimdi, isterseniz birazcık yukarı bakın, siz de sevdiğiniz bir yaratığın acı çektiğine tanık olursunuz. Güzel bir ödeşme yöntemi bence, ne dersiniz?"
Lysa bakmadı ama Merve baktı. Kanatları buz kesmiş Anka kuşu, kocaman bir kafesin içinde bitkin bir haldeydi. Düşmemek için Yeşim'e tutunduğunda onların da bu manzarayı gördüğünü anladı. Ancak Lysa istifini bozmadı.
"Ne istiyorsun?"
Damon kur yaparcasına konuşmaya başladı.
"Anlaşmaya başladığımıza sevindim leydim. Peşimi bırakmanızı istiyorum. Kalbimin derinliklerinden gelen bir öfkeyle yok olmanızı istiyorum. Buna bir son vermelisiniz leydim, bırakın olacak ne varsa olsun."
Yeşim etrafına bakındı. Bu durumu çözebilecek bir şey olmalıydı, ama ne? Birdenbire buluverdi.
"Anka'yı lavların içine atmasını sağlamalıyız" dedi. Poyraz ona inanamaz gözlerle bakıyordu. "Ne dedin?"
Yeşim lavların arasına gizlenmiş yanmaz maddeden yapılmış düzeneği gösterdi.
"Bakın, muhtemelen külleri bu düzenekle toplayacak. Bunu yapmasını engellemeli ve Anka'ya biraz zaman vermeliyiz. Onun ilacı ateş, ve ihtiyacı olan süreyi ona vermeliyiz."
"Mantıklı." Dedi Poyraz. Peki, plan ne?"
"Kane'den Lysa'ya bir mesaj iletmesini isteyerek işe başlayabiliriz." dedi Yeşim.
****
Lysa yavaşça Damon'un çevresinde dolanmaya başladı. "Bir." Dedi sessizce.
"Leydim, beni şaşırtıyorsunuz. Sizinle konuşmam için elinizde bir yay olması gerekmez."
"Seni kim şeytana dönüştürdü? Kim soktu bu çılgınca fikirleri kafana?" Ve "İki" diye mırıldandı.
Damon bir kahkaha attı.
"Hiçbir zaman insan değildim ben, bunun siz de farkına varmış olmalısınız. Ama konumuz bu değil. Hayallerinizi ve korkularınızı merak ediyorum Lysa. Bir elfi insanlaştıran her şeyi ilgi çekici buluyorum."
"Hayallerim seni ilgilendirmez. Korkularımı da kaybetmeyi öğrendiğim günde bıraktım" dedi Lysa. "Üç"
"Sahi mi?" dedi Damon. "Sizin adınıza sevindim, ama bana kalırsa biraz daha sakin olmalısınız. Neden çevremde dönüp duruyorsunuz leydim?"
"Dört" dedi Lysa. Damon kafesi elindeki bir tuşla açtı ve Anka ile Claude aynı anda hızla ateşe doğru düştüler. "Beş" dedi Lysa ve o an Damon hareket edemez oldu. Pentagram tuzağı onu olduğu yere çivilemişti. Lysa hemen ateşe doğru koştu. Onları nasıl kurtaracağını bilmiyordu, acıyla haykırışını duyan bütün kuşlar, Yeşim ve arkadaşları ona doğru koşmaya başladı.
Yanardağ hareketleniyordu. Damon'un yaratıkları bir anda sahiplerine kurulan tuzağı gördükleri için ona yardım etmek için geliyorlardı. Lysa çoğunu oklarıyla devirdi ama artık o da koşmakta zorlanıyordu. Ortalık tam anlamıyla cehenneme dönmüştü.
Tam o anda, ateşin içinden bir fısıltı geldi. Damon zamanında tuzaktan kurtulup düzeneğini çalıştıramamıştı. Zümrüd-ü Anka, sarsılan yanardağın şiddetini arttıracak kadar güçlü kükredi ve gökyüzüne doğru bir alev topu olarak yükseldi. Kanatlarının arasına tutunan Claude'e hiçbir şey olmamıştı. O da oklarıyla pek çok yaratığı vurdu. Ve Anka onu zemine bıraktıktan sonra kaçan Damon'u kaptığı gibi lavların içine bıraktı.
"Çocuklar, yanardağ patlamak üzere, hemen üzerime çıkın." Dedi Anka. Herkesi sırtına alarak oradan uzaklaştı.
Yeşim arkasına baktığında kocaman bir lav küresinin bir süre havada asılı kaldığını, sonra yeryüzüne dağıldığını gördü. Poyraz'a sımsıkı sarıldı.
"Sanırım artık bitti." dedi.
İzlanda'da güneş batıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)
Ficção CientíficaZÜMRÜD-Ü ANKA SERİSİ -2 Hiçbir insan sıradan değildir, her birinin kendine has yetenekleri vardır. Süper kahraman olmaya gerek yok, eğer kontrollü davranırsanız, dünyayı kurtarabilirsiniz. Sıradan olduklarını sanan beş genç bir gün yeteneklerinin ve...