51. Bölüm

225 22 50
                                    

Tarih kitapları, silah kullanmayı öğrenip cephede erkeklerle yan yana savaşan, sıradan kadın savaşçılara karşı genel olarak kayıtsızdır. Ama tarih kitapları görmese de onlar vardır ve kadınların katılmadığı bir savaş neredeyse yoktur.

Stieg Larsson - Milennium serisi

Patlamanın perde arkası

Kızıl Anka Merkez Üssü'ne gelen uzay aracı, orada çalışmaya devam eden 56 üyeyi biraz korkuttu. Zamanın dışı, bu tür ziyaretlere alışkın değildi. Işınlanma kabini arızalı olduğu için, boyut kapılarının bazılarının acil durumlar için açık olması talimatı verilmişti. Arıza ile teknik servis elemanları ilgileniyordu, dilerseniz biz biraz Sezgin'e odaklanalım.

Patlama uyuklayan Sezgin'i yerinden sıçratmıştı. Ana Bina'nın dayanıklı kısımları bütün ihtişamıyla ayaktaydı ama un ufak olan odalar da vardı. Mimarideki bazı çatlaklar kendi kendini onarsa da bu yeterli değildi. Sezgin doğruca üst rütbeli başkanı Furkan Duman'a gitti.

"Başkanım, neler oluyor? Bu patlama da neyin nesi?"

Furkan düşünceliydi. Anka'nın bu olaylardan haberdar olduğunu ve direkt onu sorumlu tutacağını biliyordu. Yine de Sezgin'e dönüp sorusunu cevapladı.

"Geçmişten gelen tehlikeli bir adam, bütün dengelerimizi bozuyor. Bu adam eskiden bizim bünyemizde çalışan bir elemandı, sonra kafayı hayvanlarla bozdu. Ve dengesiz davranışları yüzünden Kızıl Anka'dan ihraç edildi. Şimdilerde kendine Canavarların Efendisi diyor. Yine de yolculukları etkilemesine izin vermemeliyiz. Ben Zümrüd-ü Anka'ya ve bay Kropper'e bilgi gönderirim. Gençlere de önemli bir şey olmadığı mesajını iletip görevlerine odaklanmalarını sağladım. Yani sevgili Sezgin, her şey kontrol altında."

'Şimdilik.' diye düşündü Sezgin. Ama işine dönmekten başka yapabileceği bir şey yoktu.

☆☆☆☆

3 Ekim 3160, Los Angeles
Saat: 21.00

Kızıl Anka'nın sorgu odaları, her devirde bulunan işlevsel yönlü sığınaklardı. Kameralarla 7/24 gözetlenen bu sığınaklar üst düzey güvenlik önlemleriyle donatılmıştı. Merve babasının başında bekliyordu. Kendini gardiyan gibi hissedip sıkıldı. Bugün o, bir intikamcıydı.

Gri duvarlar ve bir sandalye. Odayı yeterince aydınlatmayan floresan lamba iyice ısındığından ona çarpan sinekler yanarak ölüyordu. Görüntü oldukça rahatsız ediciydi. Başını çevirdi. Hala baygın olan adama tiksinerek baktı. İnsan nasıl bu kadar korkak olabilirdi? Korkudan ölmüş müydü? Yaklaşıp iki parmağını şah damarına bastırdı. Yaşıyor şerefsiz.

Sabrı kalmadı. Kapıyı yumrukladı. Açan adam onun ne istediğini biliyordu. Çok geçmeden Yeşim bir kova buzlu su getirdi. Merve ona baktı.

"Üzerini çıkarsak mı?" dedi Yeşim. Merve izlediği Yeşil Yol filmini hatırladı. Gözlerini kıstı. Nefreti havada elektrik gibi yayılıyordu.

"Süngeri ıslatmadan elektrikli sandalyede pişirmek iyi olurdu. Neyse. Hayır, şimdilik uyansa yeter. Kovayı bana ver."

Las Vegas'dan yapılan yolculuklar yarım saate inmişti. Bu kadar çabuk gelip de yorgunluğunu bu şekilde atmak güzel olacaktı. Merve derin bir nefes alıp kovadaki suyu sertçe adamın suratına çarptı.

Adam uyandı. Bir an için nerede olduğunu anlayamadı. Sonra karşısındaki kızı gördü. Gülümsedi. Arsız bir gülümseme.

"Ah, tatlı kız. Benim kadar yetenekli bir hackeri kaçırarak ne kadar büyük bir hata yaptığını biliyor musun?"

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin