Güne sakin başlayan Londra şehri, yaşanacak ilginç olaylara hazırdı.
"Al şu hırkayı. Ellerin yine buz gibi olmuş." dedi Poyraz, hemen ardından da Yeşim'in gözlerindeki tuhaf parıltıyı fark etti. "Ne oldu?"
Şehrin silüeti bilindik Londra'dan biraz farklıydı. Üzerlerine doğru gelen uçan taksinin Big Ben'e yönelmesinin ardından Poyraz da kaşlarını kaldırdı.
Hiç ses yoktu.
Civa topa bir kez daha baktığında motorlu araç devrinin çoktan geçtiğini anlamıştı. Şehir çok sessizdi. İnsanların gürültüleri, korna sesleri... Hiçbiri yoktu.
"Ütopya gibi." dedi Merve. "Çok huzurlu."
"Çok sıkıcı." dedi Nergis. "İnsanlar bir tuhaf gibi geldi bana. Yürümeleri, tavırları.. Ne bileyim değişik."
"Ve biraz da farklı giyiniyorlar." dedi Yeşim. Kane'in nerede olduğunu merak ediyordu. Ama az önce söylediklerini anımsayarak çevredeki insanlara dikkatle baktı. Metalik gri kapişonlar, deri bağcıklı ayakkabılar dikkatini çekti. Herkesin olmasa da çoğu kişinin elinde bir civa topu vardı.
"Bir mağazaya girmeliyiz." dedi Mehmet ve anında bir mağaza gördü.
Alışverişlerini yaptıktan sonra bir kafeye oturdular. Burası kırmızı duvarları, sokak lambalarını anımsatan aydınlatmaları ve cıvıl cıvıl renklerdeki çiçekleriyle romantik bir yerdi. Kızlar mekanı çok sevmişlerdi. Kafede birkaç genç sevgili oturuyordu sadece.
Mehmet kahve söylemek için elini kibarca kaldırdı. O sırada kafeye giren genç bir adam onların yanına yaklaştı. Kane idi bu.
"Ortama hemen uyum sağlamayı beceriyorsunuz." dedi. Gülümsemesi Nergis'in gözlerine takıldı. Anında ikisinin arasında müthiş bir duygusal akım oluşmuştu. Nergis kızardı ve gözlerini kaçırdı.
Yeşim'in hınzırca gülümsemesi bir anda herkesi uyandırdı. Mehmet ayağa kalktı ve Kane'in sırtına vurdu.
"Hayırlı olsun kardeşim."
"Ne oluyor ya?" dedi Kane. Bir anda duyguları ortaya çıkmıştı, ve bunlar birbirlerini iyi tanıyan dostların gözünden hiç kaçmamıştı. Poyraz kahvesini hüpletirken göz ucuyla kızaran arkadaşına baktı.
"Ne zamandan beri? Hem nasıl saklıyorsunuz birbirinizden hoşlandığınızı?"
Nergis diklendi.
"Öyle bir şey yok!"
"Sanırım beşinci görevden beridir bu hoşlanma durumları var." dedi Merve. Nergis ona mızıkçı bir öfkeyle baktı. "Ne, anlatmamış mıydın kızım Kane şöyle, Kane böyle diye?"
Masadan bir ooo sesi yükseldi. Kane bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyordu ki Nergis kibarca reddetti.
"Yok öyle bir şey. Uyduruyorsunuz."
"Emin misin?"
Sorunun sahibi Kane olunca Nergis bir afalladı. Kane ona aşkla bakıyordu, bunu anlamaması imkânsızdı.
"Yapma Kane. Kaç yaşındasın sen? Ölümsüz bir Kahin. Hem başka bir zamana aitsin. Sence bizden olur mu?"
"Şaka yapıyorsun!" Bu tepki Yeşim'den çıkmıştı, herkes ağzı açık Nergis'e bakıyordu. Bütün kibarlığıyla ayağa kalkan kız, şaşkın bakışların eşlik ettiği minik adımlarla Kane'e baktı.
"Özür dilerim. Bana karşı bir şeyler hissettiğinin farkındaydım ama olmaz. Bir daha bu konunun açılmasını istemiyorum. Hepinizden özür dilerim ama, ben bütün ömrümü imkansız birini özleyerek geçiremem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)
Science FictionZÜMRÜD-Ü ANKA SERİSİ -2 Hiçbir insan sıradan değildir, her birinin kendine has yetenekleri vardır. Süper kahraman olmaya gerek yok, eğer kontrollü davranırsanız, dünyayı kurtarabilirsiniz. Sıradan olduklarını sanan beş genç bir gün yeteneklerinin ve...