7. Bölüm

484 48 29
                                    

Anın durduğu nadir zamanlardan biriydi. Herkes Yeşim'in haykırmasıyla taş kesilmişti. Sonsuz gibi geçen üç dakikanın ardından haydutlar yeniden hareketlenecekti ki, bir kuşun güçlü haykırışını duyduklarında taş kesildiler. Gelmişti. Kızıl kanatlarına renkler karışmış dev bir Anka Kuşu onlara yardım ediyordu. Güçlü kızıl kanatları haydutları dört bir yana fırlatırken Anka uzun sakallı adamı pençelerinde telef etti. Sonra derin mavi gözlerini gençlerin şaşkınlıkla çarpılmış suratlarına çevirdi ve konuşmamanın daha iyi olacağına karar verdi. Poyraz'ın şaşkınlıktan yere düşürdüğü safiri alıp Yeşim'in avucuna bıraktı.

Yeşim teşekkür ederim gibisinden bir şeyler mırıldandıysa da konuşmayı beceremedi. Anka muhteşem kanatlarını açarak geldiği yöne, doğuya doğru uçtu. 

Hiç konuşmadan Kamelot'a doğru gittiler. Kendilerini karşılayan Arthur'a yorgun olduklarını söyleyerek odalarına çekildiler. Rahat bir uykunun koynuna girdiler.

Fakat Poyraz uyumadı. 

Kalkıp usulca Yeşim'in yatağına yöneldi. Siyah-kızıl saçlara dokunmak istese de bunu yapmak yerine Yeşim'i uyandırdı.  

"Kalk Yeşim, konuşmamız gerek." 

Yeşim soru soran uyuşuk gözlerle uyandı.

"Poyraz, gecenin bu saatinde ne istiyorsun? Bırak da uyuyayım."

Poyraz Yeşim'i tekrar dürttü. Tiki olan Yeşim çığlığını zor bastırarak yatakta istemsizce zıpladı. 

"Lanet olsun Poyraz, tamam. Yeter ki uyanmasınlar. Bekle, üzerime birşey alayım."

Poyraz gülümsedi. Yeşim sabahlığını aldı ve koridora çıktılar. Sessizce ilerleyip Morgana'nın kapısını da kontrol ettikten sonra bir alt kata inip şatonun misafir kabul salonuna doğru ilerlediler. Kabartmalarla süslü büyük kapının önünü aydınlatan meşalelerin ışığı altında durdular.

"Gündüz yaşadığımız olayın bir açıklaması var mı Yeşim?" dedi Poyraz. Yeşim Poyraz'ın sesindeki merakı sezdiğinde korkulacak bir şey olmadığına karar verdi. Poyraz'ın öfkesinden korkardı o. 

"Rüyanın gerçek oluşu idi Poyraz. Ben rüyamda Zümrüd-ü Anka'yı gördüm. Bizi buraya getiren senin rüyan değil miydi? Belki son derece deliceydi. Nasıl aklıma geldiğini bile bilmiyorum. Ama, safiri yakalatmaktansa bunu yapmak doğru geldi. Bir umut belki de bizi deli bunlar diye bırakırlardı ya da ne bileyim, benzer şeyleri umdum. Gerçekten geleceğini hayal bile edemezdim."

"Sen delisin biliyorsun değil mi?" dedi Poyraz. Sesi kafasının karışıklığını yansıtıyordu. Yeşim omuz silkti. 

"Deliyim ya da değilim, benim tek istediğim şey görevi başarmak."

"Eğer bunlar ipucu ise içimizden biri diğer ipucunu bulabilir." dedi Poyraz. Sesli düşünüyordu. 

"Nasıl? Yaşadıklarımızın, safirin, ya da diğer her şeyin ipucu olduğunu mu düşünüyorsun?" dedi Yeşim.

"Daha çok bir yapbozun parçaları gibi." dedi Poyraz. Yeşim onun ne demek istediğini anlamıştı. Konuyu değiştirmek istedi.

"Sence Anka yumurtanın yerini biliyor mu?"

"Bilmiyorum. Ama tek bildiğim yumurtayı Morgana'dan önce bulmamız gerektiği. Belki Arthur onu bulur, ne dersin?"

Yeşim Poyraz'ın iyimserliğine güldü.

"Bizden önce bulursa onu yok edeceğine eminim. En kötüsü yumurtayı Uther'a teslim eder, Uther da onu kocaman bir kazanda haşlatıp yer."

Poyraz bunu aklından bile geçirmemişti. 

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin