Aradan bir kaç gün geçti.
O günler kısaca şöyle özetlenebilir; Damla'nın gizlemeye çalıştığı bunalımlı halleri, Yeşim'in ve Merve'nin çapraz sorgulama tekniklerinin bir işe yaramaması, Poyraz'ın sakin ve nazik tavrının Damla'nın üzerinde daha fazla etki yapması ve Yeşim'in bu duruma bir miktar gıcık olması...
"Kriz." dedi Lysa. "Yeşim duygusal hareket ediyor. Claude, bu onu çok zora sokar."
Claude elbette durumun farkındaydı, ama Yeşim'in baş edemeyeceği bir durum olarak da görmüyordu.
Bir gün okuldan döndüklerinde Damla onları Murat ile tanıştıracağını söyledi. Keyifliydi, yemek hazırlamaya girişti. Karabiber kutusunu devirmesiyle bir anda ruh hali değişti, usul usul ağlamaya başladı. Nergis kızın yanına geldi ve ona yardım ederek tatlı sohbetiyle rahatlatmaya çalıştı. Şimdi daha iyiydi kızcağız, keyfi yerine gelmişti. Merve salonda arkadaşlarıyla kısık sesle konuşmaya başladı. Tedbirli olmak her zaman iyidir.
"Benim psikiyatristimden yardım almayı denesek iyi olmaz mı? Biz ona yardım edemeyiz."
"Olmaz." dedi Mehmet. "Alternatif gerçeklik dengesini bozup çözülemeyecek bir paradoksa neden olabiliriz. Tanıdığımız kişileri görmemeliyiz bile."
Poyraz kahverengi portatif sehpanın üzerindeki küçük yapay menekşenin mor yapraklarıyla oynamaya başladı.
"Ya ne yapacağız? Yeşim çekti bizi bu eve orası tamam da yalnız kalmak isteyen birini zorla topluma karıştıramayız ya."
"Bir amaç verebiliriz ona belki." dedi Yeşim. Arkadaşları sessizliğe gömüldü. Ayağa kalkıp kitaplıktan bir Palahniuk kitabı çekti. "Ona iyi geldiğini sandığı şeylerin aslında kendini daha kötü hissettirdiğini gösterebiliriz." Kitaba baktı. "Gerçi zevksiz bir kız da değilmiş. Yine de fazla karamsar."
Nergis kitabı Yeşim'in elinden alıp yerine koydu. Mutfaktan çıkmış, yemeğin hazır olduğunu söylemek için bir anlığına gelmişti. Birden gümbürtü gibi bir sesle irkildiler. Mutfağa koştuklarında Damla'yı cenin pozisyonunda titrerken buldular. Dişleri birbirine kenetlenmişti, ses çıkarmıyordu. Tabak takımı düşüp kırılmıştı. Yüzü bembeyazdı. Ağzından köpükler geliyordu.
"Kriz geçiriyor." dedi Yeşim. Kırılan bir morfin şişesi gördü. Tezgahta bir tane daha vardı.
Konuşmaya gerek yoktu, nedense ne yapacaklarını biliyorlardı. Mehmet kızı salona taşırken Merve kızın tuttuğu elini bırakmamıştı. Poyraz ve Yeşim birbirlerine bakıyordu.
"Olmaz." dedi Poyraz. Yeşim üzüntüyle başını salladı.
"Küçük bir doz. Kendine gelemez yoksa."
Şırıngayı çekip Mehmet'e verdi. Mehmet'in hasta bir babanne ile geçirilmiş yılları vardı, hemşirelerden birinden öğrenmişti iğne yapmayı.
Damla'nın vücudu saniyeler içinde gevşedi. Rahat bir uyku, rahatsız bir bekleyiş. Halüsinasyon dolu, karmakarışık bir rüya odası..
Uyandığında akşam olmak üzereydi. Murat'ın geleceğini, hiç yemek hazırlayamadığını anımsayıp telaşla yataktan fırladı. Aynada bir hortlak görünce irkildi, kıyafetlerini değiştirip makyaj yapmadan da odadan dışarı çıkmadı.
Nitekim yemekler çoktan hazırlanmıştı. Hem de ne yemek... Bütün bir tavuk (bunu ne zaman almıştı) güzel bir mercimek çorbası, pilav ve tulumba tatlısı.
Poyraz poşetleri boşaltıyordu.
"İçme suyun kalmamış Damla, az önce sipariş ettim. Hadi sen de git biraz dinlen, kızlar sofrayı kurarlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)
Science FictionZÜMRÜD-Ü ANKA SERİSİ -2 Hiçbir insan sıradan değildir, her birinin kendine has yetenekleri vardır. Süper kahraman olmaya gerek yok, eğer kontrollü davranırsanız, dünyayı kurtarabilirsiniz. Sıradan olduklarını sanan beş genç bir gün yeteneklerinin ve...