2.2

1.1K 53 18
                                    

Medya
Murat Kartal
..

"Dora! Uyumak üzeresin biraz uykunu açalım." dedi Edebiyat hocası. "Konferans salonunda dosyalarım kalmış, onları getirebilir misin? Hem biraz dersten de yırtmış olursun."

Bu kadın cidden halimizden anlıyor.

Merdivenlerden hızlı hızlı inip konferans salonuna girdim. Kapının girişinden gözlerimle dosyayı taradıktan sonra, ilerdeki sandalyelerden birinde olduğunu görüp oraya doğru adımladım. Sandalyeye varmak üzereyken açık bıraktığım kapının kapanma sesiyle irkilip arkama döndüm.
"Murat!?"
"N'aber Dora?"
"Cidden seninle uğraşamayacağım."
"Niye öyle diyorsun ya? Birbirimize alışmamız lazım. Hem bak baş başa kalmışız, bu anı değerlendirmeyelim mi?"

Murat her kelimesinde bana daha çok yaklaşıyordu.
"Bu alçıyı kafana yemek istiyorsan değerlendirelim Murat. Uzun zamandır kimseyle kavga etmiyorum. Benim için de iyi olur, stresim azalır."

Yüzüne kondurduğu ukala gülüşüyle daha çok yaklaştı ve parmaklarıyla çenemi kaldırdı. Yüzlerimiz arasında olan az mesafeden dolayı midem bulanmıştı ve yüzümü ekşitip Murat'ı ittim.
"Ben çok ciddiyim Murat."
"Ben ciddi değil miyim sanıyorsun?"

Bu sefer dokunmak yerine tüm gücüyle suratımı kavramış ve sıkıyordu. Elim refleks olarak yüzümde olan elinin bileğine gitti. Uzaklaştırmaya çalıştım ama başta başaramadım.
"Sen her şeyin sonunda, benim olacaksın Dora. Bunu aklına sok!"

Biraz gevşettiği elini ittirip kurtuldum.
"Sen iğrenç bir insansın, o iğrenç ellerini de bir daha bana sürmeyeceksin. Ve ben senin olmayı geç, seninle aynı havayı bile solumayacağım. Sen de bunu aklına sok!"

Hızla konferans salonundan çıktım ve elimi yanaklarıma götürdüm. Çok fazla sıkmıştı ve şu an kızardığına emin olduğum için seri adımlarla tuvalete gittim. Aynaya baktığımda tam da tahmin ettiğim gibi olduğunu gördüm. Beyaz ve hassas bir cilde sahip olmanın bazı dezavantajları var.

Bir daha olursa diğerlerine anlatacağımı söyledim ama eğer anlatırsam gerçek bir kaos çıkacağına da emindim.

Biraz yanaklarımı ovuşturduktan sonra kızarıklığın azaldığını gördüm ve sınıfa gittim. Sınıfa girdiğim gibi Karan'la göz göze geldik. Bu ikimizin tercihiydi. Sınıfa girdiğim gibi ilk onu görmek istemiştim. Yeşil gözlerini...
Dosyaları verdikten sonra yerime geçerken hocanın 'bu kadar uzun süre harcama bir dahakine' uyarıları bana eşlik etmişti ama tepki vermeyip sessizce yerime oturdum.
Oturduğum yerde işaret parmağımın tırnağıyla baş parmağımın kenarını tırnaklamaya başlamıştım. Bu hep sinirlendiğimde ya da gerildiğimde yaptığım şeydi. Bir süre sonra parmağıma gelen ıslaklıkla gözümü parmağıma çevirdim. Kanatmıştım. Yine.
"Al şunu!" dedi Atakan sert sesiyle bana peçete uzatırken. Çekinerek peçeteyi aldım.
"Gidip geldin, bir hallerdesin ne oldu?"
"Önemli bir şey yok. Yağmur'la karşılaştık."
"Yağmur seni bu kadar germez Dora. Bilmiyor muyum seni?"
"Teneffüste konuşalım."

Dersi dinlemeye döndük ikimiz de. Tabii ki dinlemiyor, kafamızın içindekileri susturmaya çalışıyorduk. Ama o an bunların hiçbiri önemli değildi.
Anlatırsam kıyamet kopacaktı farkındaydım ama beni benden iyi tanıyan insanlara yalan söyleyemiyordum. Anlıyorlardı. Hepsi anlardı. Murat anlattığımda olacaklardan daha fazlasını hak ediyordu, sanırım ona acımıyordum ve belki de bu beni kötü biri yapıyordu. Ama istemediğim kısım, onun gibi biri yüzünden sevdiğim insanların zarar görecek olması, başlarının belaya girecek olmasıydı.
Ders boyu ne yapacağımı düşündüm, yalan söylesem ayrı, söylemesem ayrı üzülecektim. İki ucu boklu değnekti resmen yaşadığım durum. Hangi ucundan tutsam elim boka bulaşacaktı. Ben bunun olmaması için, o değneği kırıp kırılan uçlarından tutmaya ve diğer boklu uçları da sevmediğim insanlara değdirmeye karar vermiştim. Ne yalan söyleyecek, ne doğruyu anlatacaktım. Hiçbir şey anlatmayacak, en azından bu olayın ertelenmesini sağlayacaktım. Okul dışına...
..

ABİLERİM (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin