4.7

833 55 9
                                    

Kafeye geldiğimizde her zaman olduğu gibi herkese iş bölümü yapmıştık. Annem ve Bora abim arkada, Güneş abla kasada, Doru Güneş ablanın yanında, Kaya abim ve ben de garsonluk yapıyorduk. Ve yine her zaman olduğu gibi içeri giren güzel kızların garsonu Kaya abimdi ve bu beni çileden çıkarmak üzereydi.
"Abi cidden her kıza sen mi bakmak zorundasın? Ben hayatında olduğum sürece evlenemeyeceğinin farkında mısın acaba, merak ediyorum."
"Aynı şey senin için de geçerli güzelim, o yüzden anın tadını çıkar sadece."
"Hmm, emin miyiz buna?"

Abimin cevap vermesini beklemeden, aramızda çok yaş farkı olmadığını düşündüğüm iki çocuğa doğru yöneldim.
"Hoş geldiniz!" dedim kocaman gülümsememle.
"Hoş bulduk!"
"Ne istediğinize karar verdiniz mi yoksa fikirlere açık mısınız?"
"Aslında ne istediğimize karar verdik ama senden gelecek fikre de 'hayır' demem."

Gülümsedim. Ama tamamen yapmacık bir gülümsemeydi. Sırf abimin inadına yapıyordum.
"Şu an karar verdiyseniz bir sonraki sefer geldiğinizde benim fikrimi alırsınız." deyip karar verdikleri siparişi söylemelerini bekledim ve söylediklerini not alıp gülümseyerek uzaklaştığımda Kaya abimin sinirli bakışlarıyla karşılaştım. Gülümsedikten sonra konuştum.
"Anın tadını çıkar abicim."

Evet, yine Dora Arkan ve yine amacına ulaşmış mükemmel bir plan!

"Dora'yı kasaya mı alsak? Yok öyle de herkesle muhabbete girer. Dur seni mutfağa koyalım. Ben tek başıma garsonluk yaparım."

Güneş abla göz devirirken Doru'nun yanına oturdum ve yaptığı boyamaya yardım etmeye başladım.
"Abi sen erkekleri al, ben kadınları. Bence efsanevi bir anlaşma olur."
"Yok olmaz. Sen kadınları al, ben hem erkekleri hem kadınları."
"Ooh, paşama bak ya! Malın iyi tarafını götürmekte üstüne yok."

Arkadan gelen annemin sesiyle irkildim.
"Çocuklar! Müşterileri cinsiyetlerine göre ayırmak yerine sakince, inatlaşmadan gidip siparişleri alıp götürseniz mi? Bu nasıl bir anlaşma sizce?"
"Eminim, daha iyi garsonluk yaparım." dedi Doru artık abimle olan tartışmalarımızdan sıkılmış bir yüz ifadesiyle.

Kaşlarımı çatıp Doru'ya baktım.
"Doru! Cidden garsonluk yapmak ister misin?"
"Evet isterim ama annem daha o kadar büyümediğimi söylüyor."

Kaya abimin gözlerine bakıp Doru'nun en azından yapabileceği bir şeyde bize yardım edip edemeyeceğinin iznini almaya çalıştım. Abim de beni anlayıp kafasını aşağı yukarı sallayarak izin verdi ve ben de Doru'ya tekrar döndüm.
"Bence bize yardım edebilirsin. Bak şuradaki aileyi görüyor musun?"

Yanlarında muhtemelen Doru'nun yaşlarına yakın bir kız çocuğu olan aileyi göstermiştim.
"Evet görüyorum."
"Gidip onların siparişini alıp..." Elimdeki kağıt kalemi Doru'ya doğru uzattım. "...buraya not edip gelebilirsin. Hem buradan gördüğüm kadarıyla küçük misafirimiz karar vermekte zorlanıyor. Ona burada yemeyi en sevdiğin şeyi tavsiye edersen belki onun da hoşuna gider."
"Gerçekten yapabilir miyim bunu!?"
"Evet! Eminim eğlenceli olacak. Gülümsemeyi unutma!" dedim heyecanla kalkıp adımlamaya başlayan Doru'nun arkasından.

Doru 5 dakika içinde geri geldiğinde çok mutlu görünüyordu. El yazısıyla yazdığı sipariş kağıdığını bize uzatırken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
"Abla! Benim en sevdiğim tatlıyı sipariş verdiler. Ve çok eğlendim!"

Ben de kocaman gülümsemesine karşılık verdim.
"Eğlenceli olacağını söylemiştim ve mükemmel bir tercih yapmışlar. İstersen çok yoğun olmadığı zamanlar gelen küçük misafirlerimizin siparişlerini sen alabilirsin."
"ÇOK GÜZEL OLUR!"
"Anlaştık o zaman!"
..

Açılan kapıya gözlerimi çevirdiğimde giren kişinin Karan ve Atakan olduğunu gördüm. Başta şaşırsam da sonra bunun Atakan'ın başının altından çıktığını anlayıp normal karşıladım. Hep böyle şeyler yapıyordu çünkü. Tam bir manyak, kendi hep sap olmasına rağmen arkadaşlarına gelince kimsenin yapmadığı şeyleri yapıyor. Boşuna sevgi dolu değiliz ona karşı.
"Benim müşterilerim geldi!" dedim ve hafif zıplayarak yanlarına gittim.

"Hoş geldiniz! Menü?" derken elimdeki menüyü önlerine uzattım.
"Menü de sen varsan acilinden alayım!" dedi Karan ve menüyü karıştırmaya başladı. "Eee? Tatlı bölümünde yoksan menünün neresindesin?"

Dedikleri tabii ki hoşuma gidiyordu ama daha çok hoşuma giden bir şey varsa o da Karan'la uğraşmaktı.
Yalandan öksürdükten sonra konuşmaya başladım.
"Siz böyle her gittiğiniz kafenin garsonuna yavşıyor musunuz beyefendi?"

Karan atığı kahkaha sonra konuştu.
"Alınır, intikamı. İlişkimiz bunun üstüne kurulu zaten. Sen beni delirtirsin, ben de senin üstüne çıkarım."

Bu sefer dediği şeyden sonra gerçekten öksürerek Atakan'a döndüm.
"Siz karar verdiniz mi ne almak istediğinize?"
"Bana da mı yabancıymışım gibi davranıyorsun, şaka mı?"
"Sana böyle davranmamın kafede olmanla alakası yok."
"Ee neden o zaman?"
"Sen 2 senelik sıra arkadaşını sattın! Unuttuğumu mu sanıyorsun?"
"Ya manitanla otur diye kalktım oradan çok meraklı değildim herhalde. İyilik yapıyoruz, onu da beğenmiyor ya!"
"Yine de sorabilirdin."

Şaka yaptığımı belli etmek için gülümsediğimde omzumda hissettiğim elin Kaya abime ait olduğunu anlayıp göz devirdim.
"N'aber gençler! Allah sohbetinizi arttırsın da garsonumuzu oyalamasanız mı? Ha illa bir garson oyalamak istiyorsanız beni oyalayabilirsiniz."
"Ben kaçtım!" dedim ve yan masadaki boşalan tabakları alıp mutfağa götürdüm.
..

Kafeyi tamamen temizleyip topladığımızda Bora abimi çağırmak için arka tarafa geçtim.
"Abi hallettik biz, senin de işin bittiyse gidelim mi artık? Çok yoruldum."

Abim, içeri yardım için giren Güneş ablayla göz göze geldikten sonra cevap vermek için bana döndü.
"Tamam geç sen, çok az kaldı geliyorum."

Şeytani gülümsememle geri annemlerin yanına döndüğümde Kaya abim bir sandalyede oturmuş, bacaklarını ileriye uzatmıştı. Ve ellerini mavi kot pantolonunun ceplerine sokmuştu. Gözleri kısıktı ve üzerimden bir an bile ayrılmıyorlardı.
"N'oldu?" diye sormadan durmadan. Cevap alamayınca konuşmaya devam ettim.
"Abi niye öyle bakıyorsun?"
"Kıskanç bakışlarımı sezemedin mi bu sefer?"
"Kıskanmaya hakkın olduğunu düşünmedim çünkü bu sefer." dedim abimle aynı tonlamayı yapıp onu taklit ederken.
"Allah Allah! Bir de hak mı gerektiriyor bu? Eğer öyleyse abin olduğum için bu hakkım var zaten."
"Ya abi! Ooof, her kafeye geldiğimizde aynısını yapıyorsun. Sen kızlara yanaşabilirsin ama ben bir erkekle göz teması bile kuramam. YO- BAZ- SIN!"
"Yobaz mıyım? Lan bir yobaz olmadığımız kalmıştı, onu da olduk, şaka gibi!"
"En başından beri yobazdın abi zaten, yeni olmadın!"
"N'oluyor size yine!?" diye sesini yükseltti annem.

Abimin yanındaki sandalyeye oturdum. İkimiz de anneme dönük oturuyorduk. Kollarımı önümde birleştirmiş, suratımı düşürmüştüm.
"Oğlun her zamanki gibi abartıyor!"
"Abartıyor mu dedi o? Kızın yırtık pantolonuyla erkeklerden sipariş alıyor!" dedi Kaya abim anneme doğru ve sonra bana döndü. "Hem kim aldı bu yırtık pantolonu sana!?"
"SEN!?"
"Kim?"
"Sen aldın abi!"
"İmkansız."
"Hı-hı, imkansız. Eski, daha az yobaz olan sen aldı bunu bana."
"Harbi mi lan?" dedi abim yumuşamış sesiyle gülümserken. Ben de gülümsemeden duramadım.
"Evet, abi. Sen aldın."
"Tamam cidden abarttım, özür dilerim."
"Ben de özür dilerim."
"Siz cidden iyice delirdiniz!" dedi annem bıkmış sesiyle.
..

"Abi, baksana şuna" diye fısıldayan Kaya abimin sesini duydum. "Uyumuş deli. Uyandırayım mı, taşıyayım mı?"
"Her yerde uyuyamazsın Dora ya, cidden yetenek bu!" dedi Bora abim.
"Uyandım sayenizde. Ama hadi yine iyisiniz, uyuma numarası yapıp kendimi taşıttırmadım."
"Bir de taşıttırsaydın bebeğim!" dedi Bora abim.
"İyi olurdu aslında, yorgunluktan öleceğim."

ABİLERİM (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin