Hello nasılsınız? Sanki hiç birkaç gün önce görüşmemişiz gibi hal hatır sormak istemiyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum!
Bu bölüm aşırı eğlence içerir :)
Seviliyorsunuz
-M
🕊️Ertesi gün okula giderken merdivenlerde Can ile karşılaştım. Anahtarlığımı sallayarak bana sırıttı. Can'ın dün Naz'ın mesajına cevap verdi mi ya da gördü mü bilmediğimi fark ettim. İlk müsaitlikte bakmayı kendime bakmayı not ettim.
"Çok yakında geri alacağım," dedim yanından geçerken.
"Evet, bu gece."
"Bu gece mi?" Merdivenlerde durup ona baktım. Beni umursamadan yanımdan geçti. Ben mal gibi arkasından bakarken yukarıdan inen Devrim eliyle beni kenara itti. Hiç yokmuşum gibi bakmadan da öylece geçti. Uyuz ya. Dün Naz'a yazdıklarını da unutmadım. Yakında ona da haddini bildirecektim.
Neyse, önce şu Can işini halledeyim.
"Can!" diye bağırarak merdivenleri indim. Önden giden Devrim'i bana yaptığı gibi kenara itip görmezden geldim ve apartmandan çıktım. Durağa doğru yürüyen Can'ı yakaladım.
"Bu gece olmaz! Ben zaten bugün bir film izleyeceğim."
Öyleydi. Dün ikizlerle kafeden ayrılırken bu şekilde sözleşmiştik. Okuldan erken çıkacaktım ve altıdan önce sinemaya gidip dönmüş olacaktık. 1 Milyoncu'ya mesaj attığımda hiç umursamadan kabul etmişti. Ece ise ne giyeceğim moduna girmişti.
"Ama benimle izlemeyeceksin. Bu ne demek biliyor musun?" derken kolunu omzuma attı. Ağırlığı karşısında düşecekken zor ayakta durdum.
"Ne demek?" diye sordum.
"Ömründen sayılmayacak kadar harika zamanlar geçireceksin." Kendini beğenmişçesine sırıtırken bu çocuktaki özgüvene hayran kalmıştım.
Bir kez daha.
Böyle insanları seviyordum. Hem harbi oluyorlardı hem de insan yanında rahat ediyordu.
"Kaçışım yok, değil mi?"
"Yok," diyerek başını salladı. Tatlı bir şekilde sırıtırken kıkırdamadan edemedim. Devrim aramızdan geçip bizi ayırana kadar da keyfim gayet yerindeydi. Can hareketlenirken onu tutarak izin vermedim. Devrim'in arkasından bakarken kafasından bir sürü şey geçtiğini anlayabiliyordum. Üçü arasında yaşanılan şeyi deli gibi merak ediyordum ve öğrenmeme ramak kalmıştı.
"Eee filmi nasıl izleyeceğiz?" diye sordum. Maksat kafasını başka yöne çekmektir ki başarmıştım. Yüzünde yine o kendini beğenmiş sırıtmayla bana döndü.
"Benim odamda."
"Of ama Can ya!" diye bağırarak yürüdüm.
"Lan millet sana şey... sana şey mi olacak? Sana kanalize mi olacak?" Taklit yeteneğini konuşturunca yüzümdeki sırıtmayı silmek çok zordu.
"Bir de onu millete anlat," dediğimde taklidine devam ederek, "Benimle konuş. Bana anlat gebeş kaplumbağa!" dedi. O an işte kahkahamı serbest bıraktım. O da gülerken biz dizlerimize vurarak gülüyorduk. Farkında olmadan da yürüyorduk ve tabii ki de durağa kadar gelmiştik.
Evet, herkes bizi görmüştü.
Bu klasiği yaşamasaydık ne olurdu sanki? Boğazımı temizleyerek kendime gelip Can'dan uzaklaştım. Hürü'nün o hür bakışları üzerimde dolaşırken kızın radarına girmiş olmaktan dolayı dehşet korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLMUŞ MÜREKKEP
Teen FictionNazlı, Can, Ahmet ve Devrim. Her şey Nazlı'nın Snapchat'te Naz adında fake bir hesap açmasıyla başlamıştı. Aslında onun tek derdi platoniği ile st atmakken kendini 1 Milyon skoru olan bir çocukla konuşurken buldu. Üstünde bir de sakladığı sırrı ort...