Hello! Bu kız nerede diyeceksiniz hemen özet geçiyorum: bir çocukla konuşuyordum sonra onun sapığı bana dadandı, size hacker arıyorum filan dedim. Bayağı fena iki hafta geçirdim. Neyse ki sonunda kız yola geldi ve peşimizi bıraktı.
Neyse yeni kurgu yükleniyor millet hem de fena bir şekilde. Adı da belli BENİ KİMSE SEVMEDİ. Solmuş bitince Koruyucu Meleğim'e oradan da BKS'ye başlayacağım.
Neyse bu bölüm dehşet duygusal ve acıklı.
Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
Bu cumartesi Ankara kitap fuarındayım. Devrim ve Nazlı karakterlerini canlandıran kişiler de gelecek haberiniz olsun.
Seviliyorsunuz
-M
🎈
Eve geldiğimizde hepimizin perti çıktığından dolayı herkes yataklarına geçmişti. O kadar duygu içerisine girmiştim ki uyuyamam sanıyordum ama sanırım duygu karmaşasının bir diğer yanı uyutmaktan geçiyordu. Kafamı koyduğum gibi uyurken annemin seslenmesiyle gözlerimi aralamıştım.
"Cenazeye hazırlanmalıyız," diyen anneme öylece bakakalmıştım. Hayatımda ilk defa birinin cenazesine katılacaktım ve nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Ağlamalı mıydım, tepkisiz mi kalmalıydım yoksa başka bir şey mi yapmalıydım bilmiyordum. Çok gerçek dışı geliyordu. Sanki bir tiyatro gibiydi.
"Tamam" diyen ses bana ait değil gibiydi. Yine de vücudumu yataktan kaldırıp oturur pozisyonuna geçtim.
"Üstünü giy hadi."
"Ne giyeceğim ki?" dedim ne giyeceğimi bilemeyerek. Filmlerde filan hep siyah giyinip şal taktıklarını görürdüm ama öyle mi yapmam gerekiyordu? Çocukken bize okulda her şeyi öğretiyorlardı fakat ölümü öğretmiyorlardı. O da hayatın bir parçasıydı ve hazırlıklı olmamız gerekiyordu. Bu şekilde birden hayatımıza girince şaşkınlık içerisinde kalıyorduk. Ne yapılması gerektiğini çözemiyorduk.
"Sade bir şeyler olsun yeter. Hadi," dedi annem ve odamdan çıktı. Öylece etrafa baktım. Sanki yorganımın altına girip gözlerimi kapatsam tüm bunların hayal olacak gibiydi. Biri o yorganı çekmediği sürece gerçek olmayacaktı.
"Yüzleş Nazlı," dedim kendime. "Hayatındaki ilk ölüm olabilir ama son olmayacak." Bu hayatta her zaman tek olduğum için sorunların da üstesinden tek gelmem gerekiyordu. Bu yüzden derin nefes alarak yorganı kaldırıp gerçeklikle yüzleştim.
Üzerime siyah kotumu ve kapüşonlu tişörtümü giyerek odamdan çıktım. Mutfağa su almak için giderken kapı çaldı.
"Ben baktım!" diye seslenip kapıyı açtım. Süheyla teyze siyahlar içerisinde karşımdaydı. Başında dantel işlemeli bir siyah şal vardı.
"Hoş geldin Süheyla teyze. Hayırdır?"
"Hatice nerede?"
"Burada. Çağırayım. Anne! Süheyla teyze geldi seni çağırıyor!" İçeriye doğru seslenirken Süheyla teyzeye baktım. Yüzünden düşen bin parçaydı. Mahallenin düğünleriyle ilgilendiği gibi cenazesiyle de ilgilenmesi gerekiyordu. Bu onun için de ağır olmalıydı. Yıllardır burada yaşıyordum ve kendimi bildim bileli hiçbir cenaze olduğunu görmemiştim. İlkokul öncesindekileri bilemezdim çünkü küçük olduğumdan ailemiz belli etmezdi. Keşke etselerdi. Belki o zaman bu duyguyla baş etmenin yollarını bulabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLMUŞ MÜREKKEP
Teen FictionNazlı, Can, Ahmet ve Devrim. Her şey Nazlı'nın Snapchat'te Naz adında fake bir hesap açmasıyla başlamıştı. Aslında onun tek derdi platoniği ile st atmakken kendini 1 Milyon skoru olan bir çocukla konuşurken buldu. Üstünde bir de sakladığı sırrı ort...