Yeni bölümle karşınızdayım! Kapağımız yayınlandı. Görenler nasıldı anlatın bakalım :)
Görmeyenler Ephesus sayfasına bakıp gelsin ve yorum yapsın :)
Bu arada Instagram sayfamda SM için çekiliş var. İlerleyen bölümlerde burası için de yapacağım.
66'da final yapacağız ve geriye 12 bölüm filan kaldı aşırı duygusalım :( Kitap dağıtıma çıkması ellerinize ulaşması derken burada da finali vermiş olurum.
Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
Seviliyorsunuz
-M
♥️
Üniversite sınavında yaptığımdan pişman olacağımı sanmıştım ama olmamıştım. Tıpkı hayatımın sonu olmadığını anladığım gibi. Olmadıysa olmadı. Bu kadar basitti. Önüme başka bir seçeneğin çıkacağına emindim. Hiçbir seçenek çıkmazsa da okumadan çalışma hayatına atılırdım. Daha önceden yapmadığım şey değildi.
Bir şeyi daha anlamıştım. Artık arkaya atmak yoktu. Hiçbir şeyi saklamayacaktım. Düşüncelerimi ve duygularımı dile getirip vücudumdan atacaktım. O üzülmesin bu olmasın şu olmasın diye diye kendime yüklenmiştim. Birazcık bencil olmanın zararı olacağını düşünmüyordum. Üzülürse üzülsün. Bunu kendime dert etmeyecektim.
Sınavdan sonraki günlerimi bu düşünceyle geçirmiştim. Bizimkiler sınavda yaptığım şey yüzünden bana kızdıklarında karşılık vermiştim. Bunu beklemedikleri için şaşırıp geri adım atmışlardı. Şimdi yangından kalanlarla hayatımızı yeniden kurmaya çalışıyorduk. Elbette destek olacaktım. Bencillik yapacağım demedim.
"Nazlı ne yapmak istersin?" diye sordu annem. Evimizde kalan erzaklarla kahvaltı yapmaya çalışıyorduk. Yeni bir şey almıyorduk çünkü olabildiğince her şeyi borca saymaya çalışıyorduk. Şimdi de bir plan yapıp yolumuza bakıyorduk.
"Alacaklı olduklarımıza ben giderim," dediğimde annemle babam bakıştı. En zor kısmın bu olduğunu biliyorlardı. Birinden borcunu alabilmek gerçekten zordu. Kendimizden biliyorduk. Borcumuzu ödemek çok zor olmuştu.
"Emin misin kızım?" diye sordu babam.
"Evet. Evimize o kadar çok alacaklı geldi ki nasıl davranmam gerektiğini çok iyi biliyorum." Konuşmalarına müsaade etmeden yerimden kalktım. Elimde kalan tek sırt çantamı takıp evden çıktım. Mahallede yürürken çantamdan veresiye defterini çıkardım.
Babam o akşam veresiye defterini alacaklı olduklarımıza bakmak için eve getirdiğinde bizi kurtardığının farkında değildi. Şimdi borçlu olanlardan paramızı alıp borcumuzu kapatabilirdik. Sonra sıfırdan yeni bir hayat inşa edecektik. Buna zaten alışıktık. Hep yaşadığımız bir şeydi.
Çantamdaki telefon çaldığında onu aldım. Ahmet arıyordu. Yangın olayını büyük bir ağlama krizi eşliğinde ona anlattıktan sonra aramalarını görmezden geliyordum. Beni o halde bir kez daha görmesini istemiyordum. Her şeyi yenmiş olabilirdim ama başkasına düştüğümü göstermeme huyumu yenememiştim. Beni öyle görmelerini istemiyordum.
Aramayı bir kez daha reddedip önüne geldiğim apartmanda beşinci katın ziline bastım.
"Kim o?" dedi kadın.
"Ben!" Lafımla kadın kapıyı açtı. Hayır, hangi bendim onu bile bilmiyordu. Bu tıpkı televizyondaki haber gibiydi. Kadın, "Kim o?" diyorken adam, "Hırsız," diye cevap veriyordu ve kadın kapıyı açıyordu.
Saçmalık ötesi!
Ama yaşandı. Şimdi de yaşanıyor.
Beşinci kata geldiğimde kapı kapalıydı. Kadın elbette kim olduğumuzu umursamamıştı. Kapısını bir zamanlar bizim kapımızın çalındığı çaldım. Açmadı. Bu sefer öğrendiğim gibi yumruklayarak çaldım. Ve kapı açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLMUŞ MÜREKKEP
Teen FictionNazlı, Can, Ahmet ve Devrim. Her şey Nazlı'nın Snapchat'te Naz adında fake bir hesap açmasıyla başlamıştı. Aslında onun tek derdi platoniği ile st atmakken kendini 1 Milyon skoru olan bir çocukla konuşurken buldu. Üstünde bir de sakladığı sırrı ort...