BÖLÜM 40 - ŞAHESER 1

3.4K 319 246
                                    

Uzunn zaman oldu! Nasılsınız? Ben aşırı yoğunum.  Neyse ki toparladım. Bu bölümde bol yorum ve oy bekliyorum.

Seviliyorsunuz.

-M

♥️

Odamın camının altında oturup ölesiye ağlarken hemen alt katımdaki Can'ın hıçkırıklarını duyabiliyordum. Ağlamama sebep olan kişi o olmasına rağmen böyle ağladığı için ona üzülmeyi de bırakamıyordum. Bir yanım söylediklerini görmezden gelmem gerektiğini çünkü mantıklı düşünmediğini savunuyordu. Öteki yanım söylediklerindeki doğrululuk payı üzerine durup Can'ın bunu bilerek yaptığını savunuyordu. Her halükârda acı çeken taraf ben oluyordum. Duygularıma hâkim olamadığım için ya da çok fazla duyguyu bir arada yaşadığım için suçlanan kişi bendim. Kim olduğumu bilemeden olduğum kişi yüzünden acı çekiyordum.

Ben kimin ve nasıl biriyim çözemedim.

Üzerime bu kadar gelmezseniz olmaz mı?

Düşündükçe hıçkırıklarım çoğalırken sesimin duyulmasından korkarak elimle ağzımı kapattım. Öyle bir durum içerisindeydim ki duygularımın bile görülmesini istemiyordum.

"Nazlı! Kızım neredesin?" Annemin sesini duyunca telaşla yüzümü sildim. Burnumu çekip pasaklı olmayı umursamadan tişörtümle sildim. Yüzümün her yerini sertçe ovarken ağladığımın belli olmasını engellemeye çalıştım. En son çare suluğumdaki kalan suyu yüzüme döktüm.

Suluğu masama koyarken annem odamın kapısını açtı. "Buradasın demek. Kızım hadi aşağıya gel. Servise yardım et bana. Engin amcan pide sipariş etmiş. Etli pide de var. Sende gel biraz ye. Miden en son ne zaman et gördü hatırlamıyorum."

"Tamam, geliyorum," dedim yüzümü silerken. Böylece ağladığımı anlamayarak kapımı kapatarak geri giderken yatağıma çöktüm. Annemin bu kederin içerisinden bizim bulunduğumuz durumu da ortaya serdiğinin farkında değildi.

En son ne zaman et yedim gerçekten hatırlamıyordum.

"Et yiyebilmen için Sevim teyzenin ölmesi gerekiyordu," dedim kendi kendime. Sonra o anlamlandıramadığım gerçeklikle bir kez daha yüzleştim.

Sevim teyze gerçekten ölmüş müydü?

Nasıl olabilir? Artık hayatımızda olmayacaktı. Sesini duymayacaktık. Onu görmeyecektik. Belki zamanla yüzünü unutacaktık. Öyle şeyler yaşayacaktık ki, "Hatırlıyor musun Sevim teyze diye biri vardı. İntihar etmişti," diyecektik. Böyle olacağını biliyorum çünkü annemle babam bazen vefat eden tanıdıklarından hep böyle bahsederdi. Unutmuşlardı ve hayatlarına devam ederken arada bir akıllarına geliyordu.

"Ama Can unutmayacak," diye kendimi o gerçeği hatırlatarak odadan çıktım.

♥️

"Ay pide ne kadar da güzel! Engin abi kıymış paraya be." Tanımadığım kadın yanımda bilmem kaçıncı pidesini midesine götürürken ona bakakaldım. Cenaze evinde olmaktan ziyade sanki lokantaya gelmiş gibiydi.

"Nazlı bana yeni ayran getirir misin?" Hürü'nün annesi Zümra teyze elindeki boş ayran şişesini verirken elinden sinirle aldım. Bu hareketime gıcık olduğunu belli etti.

"Kızım senin cebinden mi çıkıyor para? Engin abi alıyor her şeyi. Ne bu tavır?"

"Anne." Hürü annesini uyarırcasına çekiştirirken Zümra teyze yine burnunu dikerek bana baktı. Her zaman böyle biri olmuştu. Dünyanın en büyük yanlışını yapsa bile sanki hiç yapmamış gibi davranır ve burnunu yere indirmezdi. Özür dilemek nedir bilemezdi. Ağzına geleni herkese söylerdi. Çok kalp kırıcı konuşurdu ve bunu da asla umursamazdı. Hürü de zaten aynı annesine çekmişti. En çok babaları Boran amcaya acıyordum. Ellerinde resmen oyuncak olmuştu.

SOLMUŞ MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin