BÖLÜM 46 - KAPANAN PENCERELER 1

3K 289 418
                                    

Bölüm geldi :) Kısa ama başlangıç olan bir bölüm. Çarşamba yeni bölümde görüşmek üzere!

Seviliyorsunuz

-M

♥️

Geceleri uyuyamadığım zamanlar hayaller kurardım. Olmayacağını düşündüğüm hayalleri gözlerimi kapatarak yaşamak isterdim. Hayallerimin başrollerinde her zaman Ahmet olurdu. Bana aşık olduğunu söylüyor ve biz sevgili oluyorduk. Birlikte kafeye giderek saatlerce konuşuyorduk. Gülüyorduk. Kavga ediyorduk. Sonra barışıyorduk. Yağmur altında ıslanıyorduk. Filmlerde ve kitaplarda gördüğümüz her şeyi yapıyorduk. Hani filmlerde müzik altı olarak bazı sahneler verilirdi ya... Böyle iki aşık bir yerde oturuyor ve saatlerce konuşuyor. Arka planda insanların kalkmasını ve güneşin batışını görüyoruz. Sonra onlar zamanın nasıl akıp geçtiğini anlamayarak gülümsüyorlar. Bunu yaşamayı çok istemiştim. Ben de şu an gördüğümüz en çok sahnelerden birini yaşıyordum.

İkimizin de önünde kahve bardağı vardı ama kahveden içmeden öylece duruyorduk.

Hastane önündeki karşılaşmamızdan sonra bir kafeye gelip kahve siparişi vermiştik ama kahvelerimiz gelmiş olmasına rağmen ne içiyor ne de konuşuyorduk. O klasik olayı yaşıyorduk. Gerçi nereden başlayacağımızı bilmiyorduk. Belki bundan dolayı susuyorduk.

"Bir yerden başlamak gerek," diye mırıldanmamla bana döndü. "Konuya bir yerden başlamak gerek," diye devam ettim.

"Evet, haklısın." Boğazını temizleyerek oturuşunu düzeltti.

"Mesela 1 Milyoncu olmana rağmen Devrim'in öyleymiş gibi davranmasından ya da benimle nasıl oynadığından başlayabiliriz," dedim. Gözlerini benden kaçırırken karşımda oturanın yıllardır karşılıksız sevdiğim kişi olduğuna inanamıyordum.

"Ya da kim olduğunu bildiğin halde saklamandan da başlayabiliriz. Belki de hikâyeyi en başından anlatmalısın." Lütfen en başından anlat Ahmet. Anlat ki bitsin bu bilinmezlik. Bir yola girelim ve artık hayatımda bir şeyler yolunda gitsin. Yeterince sır ve olaylarla mücadele ettim. Biraz nefes almayı hak ediyordum.

"Aslında olayın başı çok kısa," derken saçlarını bir kez daha karıştırdı. Konuşmakta sıkıntı çekiyor gibiydi.

"Sana ilk âşık olan bendim. Sen daha bana aşık değilken bile sana aşıktım ben." Gözlerini heyecanla bana çevirirken benim gözlerimdeki sönüklüğü görünce kendi heyecanı gitti. Ama mutlu olmam gerekiyordu. İstediğim şey gerçekleşiyordu. Aşkım karşılık görüyordu. Bu hissizlik ve boşlukta neyin nesiydi? Neşe ve heyecan nereye gitmişti?

"Ben seni sevdim ama ben bir orospu çocuğuydum. Mahallenin başındaki anaokuluna giden o kıza âşık olamazdım. Suyunu kirletemezdim. Bu yüzden senden uzak durdum. Sen de bana âşık olduğunda sevinçle dolmuştum ama sevmek yetmiyordu çünkü ikimiz de birbirimizi sevmemize rağmen birlikte olamıyorduk."

Millet, Ahmet bana aşıktı. Ona âşık olduğumun farkındaydı. Biz birbirimizi seviyorduk. Bu kadar acayip olduğu için mi bir şey hissedemiyordum yoksa gerçekliğini hâlâ idrak mı edemiyordum bilmiyorum. Tek bildiğim kavuşmak için iki kişinin birbirini sevmesinin yeterli gelmediğiydi.

"Aşk acısını bildiğim için seni tanımıyor gibi davrandım. Belki zamanla sevgin azalır diye düşünüyordum ama seni düşünmekten de kendimi alamıyordum. Sonra Helya'nın başına bir olay geldi ve bizim evde kalmaya başladı. Belki başkasıyla olursam seni unuturum diye düşünüp Helya ile çıktım ama sen kafamdan çıkmıyordun. Rüyalarıma bile girip duruyordun. Çok güzel olduğu kadar sinir bozucuydu da." O çok sevdiğim gülüşünü ortaya serdi. Utanarak saçlarını karıştırırken hafiften tebessüm ettiği o güzel gülüş. Dudaklarım istemsiz kıvrıldı. O gülüşle Ahmet'i ne kadar sevdiğimi hatırladım. Kahverengi gözlerini bana çevirirken oradaki parıltıyı gördüm. Kalbim sonunda kendine gelirken heyecanla atarak Ahmet'e baktı.

SOLMUŞ MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin