BÖLÜM 56 - EFE ve ECE

2.2K 234 17.9K
                                    

Selam selam :) Nasılsınız selam :)

Bu bölüm yazarken çok duygulandığım hatta Ece ile Efe'nin hikayesi direkt ayrı bir kurgu olarak yazsam mı diye düşündüğüm bir hikaye. Umarım beğenirsiniz.

İkizlerin hatırına yine bir çekiliş geliyor.
Şartlar çok basit:
-Beni takip etmek.
-Bu bölüme katıldım yazmak ve iki arkadaşınızı etiketlemek. Arkiniz yoksa beni etiketleyebilirsiniz.
- Bu bölüm dahil tüm bölümleri beğenmek!

Şartları yerine getiren bir kişiye Solmuş Mürekkep serisi kutulu olarak hediye edeceğim!

Bir sonraki bölümde kazananı açıklayacağım!

Yorum ve oylarınızı bekliyorum.

Seviliyorsunuz

-M

♥️

Öhöm! Öhöm! Şimdi size Efe ve Ece'nin hikâyesini anlatacağız. Baştan söyleyeyim duyacağınız en acıklı hikâyelerin başında gelecek. O yüzden mendilleri hazırlayın. Stok yapın sonra neden pahalıya aldım diye fazladan gözyaşı dökmeyin.

Bu kadar şaklabanlık yettiyse konuya girebilirim. Yazılanlardan da anladığınız üzere ben Efe'ydim. Gerçek adımı bilmeyin çünkü sizi öldürmek istemiyorum. Daha önce yaptık. Bir kere yapınca alışkanlık haline geliyor ve dertlerden kurtulmak için öldürüyorsun.

Evet, dertten kastım insandı. Kendim de bir insan olarak kendi ırkıma hakaret ettiğimin farkındaydım. Tıpkı kendimin de bir dert olduğunu fark ettiğim gibi.

Neyse, hikâyeye giriş yapayım. Bu aramızda kalacak. Nazlı bizim hikâyemizi asla bilmeyecek. Ama sizler bilebilirsiniz. Bu yüzden mürekkebi kağıtla solmak üzere buluşturdum. Solacak ve kimsenin eline geçmeden yok olacak.

Başlıyorum. Hazır mısınız?

Hikâyemiz Muğla'da geçiyor. Ben ve sizin Ece olarak bildiğiniz kısa Muğla Milas'ta tatlı bir kasabada yaşıyorduk. Tıpkı filmlerden fırlamış gibi bir hayatımız vardı. Kasaba halkı birbirini tanıyor, çocukluğunuz aynı kişilerin etrafında dönüyor ve yazın turistlerle dolu oluyor. Mesela ilk aşkım bir Rus'tu. Güzel kızdı ha. Anastasia'ya buradan selam çakıyorum!

Neyse işte ben ve Ece çocukluğu birlikte geçmiş mutlu insanlardık. Sabahları aynı pastaneciden poğaça alıp Beçin Kalesi'ne çıkarak Milas'ı izleyerek kahvaltı yapardık. O gün yapacağımız şeyleri konuşurduk.

Şey... Biz dolandırıcıydık.

Bunu söylediğim için üzgünüm. Gerçi Allah belamızı verdi ama olsun.

İşte, Beçin Kalesi'nde Milas'ı izleyerek poğaça yerken insanları nasıl dolandıracağımızı konuşurduk. Malum turist çoktu. Muğla turistik bir yerdi. Biz de oltaya gelen insanlarla oynamayı seviyorduk. Nerede olduğumuz belli olmasın diye de genelde farklı ilçelere giderek dolandırıcılık yapıyorduk.

Bunu yapmamızın sebebi turist olarak gelen gençlerin sahip olduklarını gözlerimize sokmalarından kaynaklıydı. İnsan gibi turistik şeyler satarken paralı olunca kendilerini bir şey sanan genç zenginler bizleri paraları ile ezmeye çalışıyordu. Yanlarında sevgililerini getirerek tatil yaparken onlara karşı güçlü görünmek adına aynı yaşta olup çalışan bizleri hor görürlerdi. Tezgâha para atarlardı. Siyah gözlüklerinin ardından konuşup bizi kale almazlardı. Biz para üstünü hazırlarken değerli vaktini harcadığımızı söyleyerek üstünün kalmasını söylerlerdi. İşte bu tür tuhaf şeyleri vardı. Başlarda hep onlarla kavga ederdim.

SOLMUŞ MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin