BÖLÜM 41 - ŞAHESER 2

3.1K 315 154
                                    

Hello canımlar! Nasılsınız? Yeni bölümümüz geldi :) Bayağı duygusal bir bölümle karşınızdayım. Birkaç bölüm duygusal geçecek haberiniz olsun.

Kitabımız Ocak ayında çıkacak.

Yorum ve oylarınızı bekliyorum.

Seviliyorsunuz

-M

♥️

Yakut ailesinin evine bu ikinci gelişimdi. Daha önce bir keresinde anneme temizlikte yardım etmek için gelmiştim. Yılbaşı sonrasının günüydü. Engin amca evde büyük bir parti verirken tüm mahalleliyi çağırmıştı. Annem o gece dinlenmek istediği için gitmemiştik ama yukarıdan gelen kahkaha seslerini duymuştuk. O gece de aldığımız piyango biletlerinin çıkması için dua ederek geçirmiştik ve elimiz boş dönmüştük. Geriye sadece bu kahkahaların sabah nasıl bir kirlilik çıkaracağını düşünerek geçirdiğimiz saatler kalmıştı. Hatta o gece ailecek aşırı gülmüştük. Aslında güldüğümüz şey kimin nereyi ne kadar pisleteceği ve bizim bunu ne kadar sürede temizleyebileceğimizdi. Şimdi düşününce tuhaf gelen bu konuşmalar o an aşırı komik gelmişti. Ertesi gün eve girdiğimizde her şey tahmin ettiğimiz gibi çıkınca gözlerimizden yaşlar gelene kadar gülmüştük.

Yakut ailesinin evine ikinci girişimde gülmüyordum. Korku doluydum. Devrim'in yarasına baskı yaparak kanamayı durdurmaya çalışırken o yüzünü buruşturarak acısını belli etmemeye çalışıyordu.

"Devrim! Ne oldu sana? Kim yaptı?" Neriman hanım salona gelirken beni kenara itip, bildiğin itti, Devrim'in önünde durarak açıkta kalan yaraya baktı.

"Yaraya baskı yapmanız gerekiyor," desem de umursamadı. Devrim'in yüzünü elleri arasına alırken Devrim öfkeyle bağırıp annesini geri itti. Çocuğa bak ya! Annesi doğal olarak onun için endişelenmişken o sözde kötü çocuk edalarıyla onu itiyordu.

"Kim yaptı bunu sana?" dedi Neriman hanım üzüntüyle. Oğlunu sevdiğini görebiliyordum.

"Sana ne! Üzerine düzgün bir şeyler giysene sen! Şimdi bir sürü insan gelecek buraya." Devrim konuşurken daha çok acı çekmiş olmalı ki dişlerini sıkarak inledi ve başını geriye attı. Neriman hanım ise oğlundan değil de kocasından bu lafları duymuş gibi saçlarını kulağının arkasına atıp gülümsedi.

"Doğru söylüyorsun. Kızma hemen. Giyiyorum." Kıkırdayarak yerinden kalkarken kadına şaşkınca baktım. Devrim gözlerini yummuş sakinleşmeye çalışıyordu. Ama yarasına baskı yapmıyordu.

Düştüğüm yerden kalkıp yanına geldim ve yarasına baskı yaptım. Gözleri birden açılırken bana baktı. Ellerim kanayan yara üzerindeydi ama gözlerim Devrim'deydi. O an ilk defa yüzünde bir masumiyet oluştuğunu gördüm. Hatta kırılganlık bile vardı. Sanki ağlamak istiyor da kendini tutuyor gibiydi. Bu duygudan çıkmak için başımı salladım.

"Baban ne zaman gelir? Ben yara dikmesini biliyorum. Yapabilirim," dedim.

"Yara dikmesini mi biliyorsun? Daha önce kaç yaraya dikiş attın ki?"

"Hiç," diyerek omzumu silktim. "Ama atılırken gördüm. Öğrendim de."

Bir zamanlar Efe'yi dikerken görmenin şu ana hazırladığını bilmiyordum. Efe lazım olur diye Ece'den öğretmesini istemişti ve şimdi gerçekten lazım olmuştu. Zaten bir şeyi o yüzden bilmek istemiyordum çünkü bildiğin an onu uygulaman gereken bir an yaşardın. Ama bilmezsen bununla mücadele etmene gerek kalmazdı çünkü bilmiyordun.

SOLMUŞ MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin