Geç gelen bölüm için özür diliyorum ve uzun bir bölümle sizleri baş başa bırakıyorum!
Yarın akşam yeni bölüm gelecek :)
Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
Seviliyorsunuz
- M
♥️
Elazığ'ıya geleli bir ay olmak üzereydi. Geçen bir ay süre boyunca yeni hayatıma alışamamıştım. Mahallemi özlüyordum. O sevmediğim okulumu özlüyordum. Arkadaşım olmayan ama hayatımda yer edinmiş olan o kişileri özlüyordum.
Elazığ ailemi beklediği gibi çıkmamıştı. Daha doğrusu yeni bir yere gidip başlangıç yapıldığında o izledikleri filmlerdeki gibi olacağını sandılar. Önce zorluk çekeceklerdi ama sonra hak ettiklerini alacaklardı.
Hani filmlerde iyi olanlar sonuna kadar acı çeker ama pes etmez. Filmin sonunda kötüler kaybedip doğru yolda olan iyiler kazanır ya. İşte bizimkiler de gerçek hayatı öyle sanmışlardı. O kadar çok zorlukla mücadele ettiler ki buna inanmaya mecbur hissettiler.
1 Milyoncu zücaciye dükkanımız ilk açılışını yaptığında herkes mağazayı gezdi, bir şeyler aldı. Yeni taşındığımız için insanlar hayırlı olsun demeye gelip destek oldu. İlk günler sürekli girip çıkan insanlarla dolu olduğu için her zaman öyle olacağını sandılar. Lakin bir zaman sonra dükkâna gelen müşteri sayısı gittikçe azaldı. Hatta hiç kimsenin gelmediği günleri bile gördük.
Gelen para gidene yetişemiyordu. Bir şeyler yapılması gerektiğinin ailem de farkındaydı.
"Burada olmayan bir şey getirmeliyiz," dedi babam bir akşam yemeğinde. Üçümüz de sessizdik. Neşemiz yoktu. Onların da İstanbul'u özlediğini görebiliyordum Sadece bunu belli etmemeye çalışıyorlardı zira buraya gelme kararı onlara aitti.
"Burada olmayan ne var ki?" diye sordum babama.
"Bilmiyorum ama bulabiliriz. Sadece düşünmeliyiz," diye cevap verdi. Artık umursamıyordum. Daha fazla dahil olmak istemiyordum. Gerçekten çok yorulmuştum.
"Onu bırak da... Sen ne zaman okula devam edeceksin? Devamsızlıktan kalmayacak mısın?" Annem her daim kaçındığım o soruyu tekrar dile getirmişti.
O sevmediğim okulu bile özledim diyordum ama tekrar okula dönme düşüncesi içine girince kalbim korkuyla atıyordu. İnsanlar farklı olabilirdi ama mekân aynıydı. Aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Hele ki dönem ortasında gelecek biri olmak hiç istemiyordum.
"Aslında ben okula gitmek istemiyorum." Cümlemle annem çatalı düşürdü. Büyük bir şokla bana döndü.
"Temelli değil," diye hızla ekledim. Hayatı boyunca tek isteği kızının okuması iken birden böyle bir kararı duymak elbette şoke etmişti.
"Ben sadece açık öğretime geçip üniversite sınavına hazırlanmak istiyorum."
"Kızım sen delirdin mi? Okuyacaksın sen!" Öfkeyle bağıran anneme baktım. O her zaman bir mesleğin olursa açıkta kalmayacağına inanan biriydi. Beni okutmayı kafasına koymuştu.
"Anne okumayacağım demiyorum zaten. Açıktan okuyup sınava hazırlanacağım. Ayrıca çoğu kişi bunu yapıyor," diyerek kendimi savundum. Kavgamıza girmek istemeyen babam sessiz kalarak yemeğine döndü ama kafasında bin bir düşünce geçtiğini görebiliyordum.
"Açıktan okuyanların çoğu dershaneye gidiyor ya da özel alıyor. O yüzden okula gitmiyorlar. Senin öyle bir lüksün yok kızım!"
"Ben kendime yeterim anne. Okula dönmek istemiyorum ki zaten sömestr yaklaşıyor. İkinci dönem hocalar sadece test çözdürüyor. Bunu kendim de yaparım." Sesim kendinden emin çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLMUŞ MÜREKKEP
Teen FictionNazlı, Can, Ahmet ve Devrim. Her şey Nazlı'nın Snapchat'te Naz adında fake bir hesap açmasıyla başlamıştı. Aslında onun tek derdi platoniği ile st atmakken kendini 1 Milyon skoru olan bir çocukla konuşurken buldu. Üstünde bir de sakladığı sırrı ort...