Keyifli okumalar 🌸Gözlerimi kapattım. Barış'ı vuran ve birazdan beni öldürecek adamın yüzünü görmeye tahammülüm yoktu. Saklanmaktan bıkmış usanmıştım artık. Eğer bir silaha sahip olsaydım tek bir kurşunla adamı öldürürdüm ve pişmanlık duymazdım.
Kovan'ın benim ve diğer herkes için güvenli bir sığınak olacağını düşünmüştüm hep. Ama şimdi anlıyordum ki Fanus'ta bizim için güvenli yer diye bir şey yoktu. Her an her yerde ölüme ve öldürmeye hazır olmam gerekiyordu. Çevremdeki insanlara o kadar çok güveniyordum ki rehavete kapıldım. Ölüm beni bulamaz sanıyordum.
Ama ölüm şimdi tam karşımdaydı. Beni öldürmek için saniyeler sayıyordu. Bense yalnızca güçsüz yumruğumu savurup ölümü korkutmaya çalışıyordum.
Savurduğum yumruk beklediğim gibi hiçbir tene dokunmadı. Ama bileğimi kavrayan güçlü parmaklar kaskatı kesilmeme neden oldu. Ama bekleme lüksüm yoktu. Diğer yumruğumu da savurdum. Şimdi iki bileğim de karşımdaki adamın parmakları arasındaydı.
"Bu yumruklarla kimseyi öldüremezsin."
Duyduğum ses öyle yumuşak, öyle naifti ki kulaklarım bir kedinin kulağı gibi hareket etti ve sesin geldiği yere yöneldi. Yaşlar içinde gözlerimi açtım ve puslu da olsa Barış'ın silüetini görür görmez üzerine atladım.
Sinirlerim tamamen boşalmıştı. Hüngür hüngür ağlıyordum. "Hayattasın," dedim hıçkırarak.
Barış beni çıkarmak için kalçamdan tuttu. Kollarımı ve bacaklarımı ahtapot gibi Barış'ın vücuduna sardım. Beni kucağına yerleştirdi ve bir süre krizin geçmesini bekledi. Barış'ın omzunun üzerinden kapının girişinde kanlar içinde yatan adama baktım.
Onu görmek bile midemi alt üst etmişti. "Kolay kolay ölmem Yağmur. Yaşamak konusunda çok ısrarcıyımdır. Özellikle de birkaç gündür." Beni yatıştırmaya çalışıyordu. Sırtıma ritmik hareketlerle vurmaya başladı ve odanın içinde olta atmaya başladı. Bir bebek gibi beni pışpışlıyordu.
Ağlama krizin geçmeye başladı ve hıçkırıklarım yerini sakin ve derin nefeskere bıraktı. Barış'a sıkıca yapıştığım kollarımı gevşettim ve yere inmek için harekete geçtim ama beni bırakmadı.
"Daha iyi misin?" diye sordum.
Yanaklarım ıslamtı ve muhtemelen gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Başımı salladım. Beni yere indirdi. Sakince beş dakika boyunca beni beklemişti, hiç acele etmeden. Ben yere iner inmez doğruca dolaba yürüdü ve giymem için birkaç kalın kıyafet çıkardı. Saniyeler öncesine göre şimdi hızlı ve acele hareket ediyordu.
Kıyafetlerimi bana uzattı. "Kovan'ın temizliğinden emin olana kadar burada kalamayız."
Elindeki kıyafetleri aldım. Hızlıca şortumun üzerine kalın siyah eşofmanı giydim. "Adam beni almak için geldiğini söyledi. Bu ne demek oluyor?" diye sordum.
Duraksadı. "Bilmiyorum," dedi düşünceli bir sesle. "Sadece iç güdülerim bana seni buradan götürmem gerektiğini söylüyor."
"Demir'e haber vermeliyiz," dedim kazapı başımdan geçirdikten sonra.
Barış cebinden telefonu çıkardı ve Demir'i aradı. "Açmıyor." Biraz beklemişti. "Hazır mısın?"
"Hazırım." Önce koridora hızlıca bir göz attı. Kimse yoktu. Gelmem için bana işaret verdi.
Barış odadan çıkınca ben de kapının önünde yatan adamın üzerinden atladım ve Barış'ı takip ettim. Duvar kenarından sessizce yangın merdivenlerine doğru süzüldük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanus
AcciónNice ölüler, nice ölümler gördüm. Çoğu çığlık çığlığa son bulurken, pek azı sessizce olup bitti. Bazılarının ruhu bedenden ayrılıp gökyüzüne süzüldü. Kimininse ruhu yaşayan bedeninde can verdi. Gördüğüm ilk ölüm değildi bu. Sonuncusu ise hiç değild...